Uyarlama her zaman ustalık gerektiren bir iştir, özellikle kaynak eser klasikler arasında sayılıyorsa bu daha da zordur. Uyarlama başarılı bir romana, bir çizgi romana veya eski bir filme de yapılsa, yönetmenlerin ve yapımcıların hali hazırda var olan hayran kitlesine bir “cevap” vermek zorunda olmaları kaçınılmazdır. Görünüşte filmin veya dizinin sağlam koruyucuları olması da bu işin artısıdır ama takipçileri her hareketinize dahil ederseniz, projenin ömrü olumsuz vızıltıların internete düşme zamanı kadar kısa olur. Buna en iyi örnek, Katsuhiro Otomo’nun ünlü manga serisi Akira’nın yeni bir versiyonunu yapmayı başaramayan Warner Bros.’tur.
Pekâlâ, hayranlar ses egzersizleri yapmaya ve ağlamaya hazırlanmaya başlasalar iyi olur. Çünkü, büyük ihtimalle Akira’dan daha çok sevilen bir başka manga daha sinemaya uyarlanıyor. Deadline Kamala Films’in Kazuo Koike’nin yazdığı ve Goseki Kojima’nın çizdiği 70’li yılların ünlü manga serisi Lone Wolf and Cub’ın film hakkını aldığını bildirdi.
Seriyi bilmeyenler için kısa bir bilgi verelim: Max Allan Collins’in Road to Perdition’ının ilham kaynağıdır ve Kill Bill: Vol. 2 filminin sonunda kullanılmıştır. Gelin’in kızı B.B. Koike’nin dizilerinin Japon film uyarlamalarına gönderme yapar. Kim bilir belki Vol. 3’te anne-kız kendi Lone Wolf and Cub tarzı maceralarını yaratırlar. Konudan uzaklaşmaya başladım sanırım.
Projeyle ilgili şüphelerin olması gayet doğal ama epik macera serisi, hayranların korkularının azalmasına yardımcı olacak ve göçebe samuray suikastçısı Ogami Itto ile üç yaşındaki oğlu Daigoro’nun öyküsünü tatmin edici bir şekilde filme uyarlayacak oldukça yetenekli kişilerin ellerinde. Senaristler David ve Janet Peoples kaynak eserin üzerinde yönetmen Justin Lin ile birlikte çalışıyorlar. Yazarların itibarı etkileyiciden de öte; özgeçmişlerindeki Twelve Monkeys, Blade Runner ve Unforgiven gibi filmlerle yapbozun ilk ümit veren parçasını temsil ediyorlar. Bu filmlerin üçü de muhteşem (ikisi başyapıt sayılıyor) ama ilgilendiğimiz başka bir özellikleri daha var: Lone Wolf and Cub serisinin tarzına ve konularına çok uygunlar. Özellikle de Clint Eastwood’un oyunun kurallarını tamamen değiştiren kovboy filmi bu özelliği daha fazla taşıyor. Justin Lin’i yönetmen koltuğuna oturtmaları, geçtiğimiz yılın en iyi filmlerinden Fast Five’da aksiyon yeteneğini göstermiş olduğunu kanıtlıyor. Yine de, “Sade güzelliğin, kinetik öfkenin ve içgüdüsel tematik gücün” (ve elbette samuray suikastçılarının) öyküsünü anlatabilecek kadar yetenekli olduğu konusunda henüz ikna olmuş değilim.
Alıntıdır.
Haber çevirmeni: Nisan Benzergil
