Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz
Konular - massalia
1
« : 31 Mart 2013, 10:40:35 »
Beast MasterBeast Master,Leo adında genç bir çocuğun,vahşi bir "kişilik" olarak geçirdiği hayatından sıyrılıp,"insan" olarak yaşamaya başlamasının hikayesi.Yıllarca,çocukluğundan beri vahşi doğada vakit geçirdiği için,insanlarla nasıl anlaşabileceği hakkında hiç bir fikri yok.Ama yeni tanıştığı,duyarlı ve yardımsever,sevilen bir genç kız olan Yuiko ona yardım etmekte kararlı. Karakterler:Yuiko KubozukaYuiko tez canlı,sevilen ve de sosyal bir kişiliktir.Çoğu zaman yardımseverliğinden dolayı başı belaya girer.Her işe burnunu sokar ve oldukça meraklıdır.Hayvan sevgisi inanılmaz bir boyuttadır,ama ne yazık ki hayvanlar ondan daima kaçar ve bu durum karşısında sürekli söylenir.Leo'yla onu tırmıklayan bir kedi sayesinde tanışır ve bu gizemli çocuk,kafasını kurcalamaya başlar.Ertesi gün Leo'nun okuluna,hatta kendi sınıfına transfer olmasıyla olaylar başlar. Leo AoiLeo dışardan oldukça ürkütücü,serikanlı bir katil gibi gözükmektedir ve çevresindeki herkes ondan kaçar.Çevik,ani refleksleri ve bir yırtıcınınkine benzeyen gözleri vardır.Çoğu zaman vahşi bir hayvan gibi hareket eder.İnsanlar hakkında çok bilgi sahibi değildir,hatta çok utangaçtır ve iletişim kuramaz.Yuiko'ya çok bağlanır,çünkü o hayatındaki ilk dostudur.Onun başına bir şey geldiği anda kimse Leo'yu tutamaz.Her ne kadar korkutucu görünsede,içinde sevimli ve haylaz bir çocuk yatmaktadır. Şu ana kadar mangada toplamında 7 bölüm olmak üzere,bir bağımsız bölüm,ana hikaye olarak da 6 bölüm var.Oldukça zevkli,takip etmesi de keyifli bir seridir.Zaten kısa bir seri,okumanızı tavsiye ederim. ANİTR-MASSALİA ~15.08.2014 Düzenleme & Güncelleme, Kizoku
2
« : 22 Mart 2013, 19:52:18 »
Okumadan önce,size ithafen:eveeeet sevgili arkadaşlaaaar,bu fan fiction konusundaki ilk ortak projemdir,bu arkadaş da meast olduğu için teşekkür ediyorum.kendisi projeme yardım etmeyi kabul etti. (tamam resmiliği bırakıyorum ) ilk giriş bölümünü ikimizde yazdık,ilerleyen bölümleri nasıl yapıcaz bilmiyorum ama,ikiside aynı hikaye.ve bu arada tam okursanız seviniirim,biraz uzun gelebilir gerçi (bu arada kurgularımızda ufak tefek değişiklikler olabilir) şimdiden okuyanlara eğer düşüncelerinizi paylaşırsanız nasıl devam edeceğimizi bulabiliriz 1.BÖLÜM:GİRİŞMASSALİA:Gözlerim kapalıydı ve ellerimi başımın altına dayamış bir halde yatağıma uzanmıştım. Üzerimden tır geçmiş gibiydi.Sabahın soluk ışıklarının, karanlık camlara vuruşundan dolayı kapalı gözlerimin önünden gri haleler geçiyordu.
Gözlerimi açtım ve esnedim. Işıklardan ve de hala sokağın turuncu lambalarının yanışından, henüz saatin sabah 5 sularında olduğunu anlamıştım. Hızla yatakta doğruldum.
Bu lanet olası mide kasılması ve karnımdaki kelebeklerin birbirine judo yapmalarının tam açıklaması neydi acaba? Yepyeni bir okul hayatına bugün başlıyor olmam mı, yoksa eski hayatımdan kilometrelerce uzakta ki bu hayata uyum sağlamak zorunda olmam mı? Tam olarak bende bilemiyorum.
Giysilerim sandalyeye ters yüzleri dönük bir halde atılmıştı. Kolumu siyah badinin koluna geçirerek ön yüzünü döndürttüm. Bu işlemden gerçekten de nefret ediyorum.Ama şuan her hangi bir işlem basamağının önceliğini anlayamayacak kadar gerginim.Normalde ilk olarak yüzümü yıkamam gerekiyor.
Lavaboya yönelişim dışarıdan bir gözle zavallı ve acınası olarak gözlenebilirdi. Bacaklarım attığım her adımda kasılıyor ve acıyordu, bu çok fazla ard arda mekik çekmemden olsa gerek. Kabul ediyorum, hayat, çok kalabalık bir yer olan Tokyo’da bu ıssız, adı sanı bilinmeyen yerden çok daha iyiydi.En azından annem beni daha önce hiç,zorla dövüş sanatlarına yazdırmamıştı.
Gerçi bir anne olarak ona hak verebiliyorum,15 yaşındaki bir genç kızı içkicilerle başa çıkabilecek hale getirmek,bir anne için gurur verici olsa gerek.Hey,sonuçta annem 3.babamdan ayrılırken,tekmelerini karnına yağdırmış insan.Böylece siyah saçlı, tsundere kıvamlı erkek koleksiyonun kazazedelerinin yanına,Takawa’yı da eklemiş oldu.Takawa benim üvey babam olurda.
Lavaboyu açtığımda,özellikle ellerimin buz tutması için planlandığını düşündüğüm,soğuk su karşıladı beni.Suyu yüzüme çarparken damlalar aynaya ve havluluğa sıçrıyordu.Annemin beni azarlaması için bir neden daha. Aynaya bir göz attım,yaşıtlarıma kıyasla,aynaya çok az bakarım.Bu da bu kadar paspal bir tip olmamın açıklaması olabilir.Üzerimde vücuduma en az 3 beden büyük,Yui’nin abisinden ödünç aldığım tişört vardı.Kesinlikle sevgilim olmadığını söyleyebilirim,ama bana küçük tişörtlerini vermeye bayılır.Kız arkadaşını kıskandırmaya çalışıyor herhalde.
Aynada bana bakan surat,renksizdi,beyazdı,hatta ölü beyazıydı.Sağ gözüm parlak bir maviydi,kısa,perçemleriyle oraya buraya dağılan,kestane saçlarımla bir tezatlık oluşturuyordu.Saçlarımın Yui gibi kızıl ve de uzun olmasını isterdim.Ama herkese her şey nasip olmuyor işte. Saçlarımın kesim stili yüzünden görünmeyen sol gözüm her zaman ki gibiydi:yoktu.Görünmüyordu işte.Böyle bir şeyin görünmesini hangi ucube ister ki?Benim istemediğim kesinde.
Odaya doğru ilerlerken,yarım saat erken kalkmanın bana ne gibi bir faydası olabileceğini düşünüyordum.Belki de her zaman ki gibi,hazırlama işini hep sabaha bıraktığım çantamı düzenlerdim.Masaya doğru ilerlerken bir şey parıldadı.Derin bir iç çekerek gözümü alan,gümüş sapıyla ve tüylü ucuyla;mürekkepli kaleme baktım.
Büyükbabam öleli tam 5 yıl oluyor,fark ediyorum da,geride bize miras olarak bıraktığı kalp kırıklığı,çoktan dindi.Hissizleşmiş bir şekilde artık acı çekmediğimi fark ettim.Belki de bu,hepimizin birisini kaybettikten sonra başımıza gelen şeydir.Dudaklarımı birbirine bastırdım.
Büyükbabam bu kalemi ve sararmış,kağıt rulolarını bana yazmam için vermişti.Ölümünden geriye kalan şeydi bu işte;kırtasiyeden 150 yen civarlarında bir miktarla alabileceğiniz,kağıt destesi,basit bir mürekkep kutusu ve asılsız;saçmalık derecesinde gösterişli bir tüy kalem.
Ölmeden önce bana yazmam gerektiğini söylemişti.Eğer yazarsam,kendimi keşfedebilecekmişim.Hadi ama büyükbaba,ben bir anime karakteri değilim ki! Bana bu saçma üçlü dışında,bir de kendi yazdığı denemeleri bırakmıştı.Onlara bir kere bile dokunmadım.Şimdi dolabımın üstünde,ahşap bir kutuda tozlanmış bir biçimde beni bekliyorlar. Yalan söyleyemiycem,sanırım büyükbabamı hatırlamak istemiyorum.Bu yazıları yazarken,damarlı ellerinin kağıt üzerindeki hışırtılı kayışını,hayal edebilmek istemiyorum.Bu meselenin 5 sene önce kapandığını sanıyordum dostum.
Kendini yalnız hissettiğinde, demişti büyükbabam. İşte o zaman yazmalısın Aurelia. Kendini yalnız hissettiğinde, bu sayfalar senin arkadaşın olacaklar. Eh,evimden ve en yakın arkadaşımdan kilometrelerce uzakta olmaktan daha yalnız hissettirebilen bir şey yok sanırım.Her ne kadar da çok özverili olmasada,en azından “bir baba” olan Takawa’da annem tarafından atıldığına göre bu yalnız kalmak için gayet de yeterli.
Raflarımdan en büyüğünde,Death Note mangalarının hemen üstüne sıkıştırılmış olan kağıtlara göz attım.Kalem de hala bıraktığım yerde,yani hatsune miku’un kafası şeklinde olan kalemliğimdeydi. 5 yıldır hiç olmadığım kadar kararlı bir şekilde kâğıda elimi attım. Yarım saat içinde oyalanacak bir şey bulmuş gibiydim.
“Denemekten zarar gelmez” diye mırıldandım kendi kendime, kâğıtlardan birini önüme koyarken.
MEAST:Okulumdan apar topar alınıp hastaneye götürüldüğüm günden beri tam bir yıl geçti.O günün en mutlu günüm olması gerekiyordu.Bana en yakın olan kişinin önerisiyle hikayeler yazmaya başlamıştım ve o gün bu hikayelerden ödül almıştım. Bana her zaman “Sen benim gibisin, benim kaderimi yaşamaman için herşeyi yapacağım” derdi. Bunu derken gözlerimizin aynı olmasını kastettiğini düşündüm hep. Hastene odasına girene kadar ölüm döşeğinde olan kişinin dedem olması aklımın ucundan bile geçmiyordu. İkimizin de bir gözü mavi bir gözü ise açık kahverengiydi. Ama o gün dedemin bir gözü siyaha yakın bir renge dönüşmüş buna rağmen mavi gözü her zaman olduğu parlaklıkta ve canlılıktaydı. Dedemin o son anlarına gelen bir tek ben ve annemin olması beni üzsede diğerlerine ihtiyacı yoktu zaten.Dediklerine göre tek söylediği benim gelmemi istemesiymiş. Elinde hiç bırakmadığı kalın bir defteri ve bir kalemi vardı. Bunları hiçbir zaman bırakmayacağını düşünmüştüm ama elindekileri bana uzattıktan sonra “ Kendini yalnız hissettiğinde bunlar sana arkadaşlık edicek, sakın hikayelerini yüz üstünde bırakma” dedi ve mavi gözü soldu.
Bugün ise kimseye göstermediği o hikayeleri artık benim elimdeydi ve tabiki dedemin işe yaramaz kalemi. O günden beri sözleri her gece uykuma giriyor buna rağmen bana söylediği son sözü olan hikaye yazmaya devam etmiyordum. Her sabah kalkarken aynada tek gördüğüm,dışarı çıkarken farklı gözünü göstermemek için lens takmak zorunda kalan ve kısa saçıyla dikkat çekmemeye çalışan bir gölge.
Her sene başarılı yazarlar çıkaran …… okuluna girmeyi başardım.Bu okula girmeyi benden çok dedem arzuluyordu fakat artık bu okulun benim için hiçbir önemi kalmadı. Çünkü o, beni bu okulun üniformasıyla göremiyecek. Okulun ilk günü gitmiyerek büyük bir hata yaptım. İlk günü gitseydim sınıfta güzel bir sıraya oturabilirdim. Sınıftaki en ön sırayla en arkada olan sıra arasında bir karar vermem gerekiyordu.Bende arka sırada dikkat çekmiyeceğimi düşünerek oraya oturdum ve haklıydımda. Kimse benimle konuşma tenezzülünde bile bulunmuyordu. Bende gece uyumayı sevmediğim için sabaha kadar ayakta kalıp okulda uyumaya karar verdim.
Okulun ilk günü sınıf öğretmeni hariç diğer branş öğretmenleri tanışılmış ders işlemeye yavaş yavaş başlamışlardı bile. Sınıf öğretmeni edebiyat dersimize gireceğini öğrendiğimde ayrı bir ilgi ile öğretmenin dersini bekledim.En son ders edebiyattı. . . . 2.BÖLÜM - İLK TANIŞMAMASSALİA:Okul yolunda huzursuz,gergin ve de oldukça agresiftim.Heyecandan olabilir tabi,veya az önce meteor büyüklüğünde bir taşa takılıp,6 metre öteye uçarak çamura saplanmam da etkili bir sebep olarak gösterilebilir.
Her yerimden; zavallı dünyayı birlikte kurtaralım tişörtümden, deri ceketimden,ve de pantalonumdan sular damlıyordu.Çamurlu sular hemde.Değiştirebileceğim herhangi bir yer görünmüyordu,zaten yanımda kıyafet olmaması da cabası.800mlik yolu geri dönecek halim yoktu.Kasabalardan ve onlarının ıssız tepelerinde bulunan okullarından nefret ediyorum.
Olduğum yerde durarak hapşurdum.Çantamın içindeki ıslak mendil paketiyle çamurları silmeyi başarmıştım,paketin yarısından fazlası gitmişti hemde.Ama yine de üstüm ıslaktı ve kendimi yapış yapış bir sümüklüböcek gibi hissediyordum.
Yaklaşan adım seslerini duyar duymaz,adımlarımı hızlandırarak ilerlemeye başladım.Kimsenin,hiçbir okullunun beni böyle görmesini istiyeceğimi sanmıyordum.Ama çok fazla kaçamayacağımı biliyordum,yine de bir çaba arkadaki 3-4 kızdan oluşan grubun önünden geçerek koşarcasına yürüdüm.
O kadar hızlı ilerliyordum ki,her an önüme çıkan birisinin içinden geçebilirdim.Kitaplarım çantamda bir yukarı bir aşağı baskı uyguluyorlardı.saçlarım havalanmış,saçak saçak ve ıslak kestane tutamlar halinde,arkaya dağılıyorlardı.Okula az bir mesafe kalmıştı,heybetli ama garip mimarisini görebiliyordum. Birden gürültülü bir şekilde birinin sırtına tosladım ve olduğum yerde sendeledim.Alnımı ovuştururken çarptığım sırtın sahibine döndürdüm yüzümü.
Kumral saçları sanki tonlarca jöle kutusunu kullanmış izlenimi veren bir halde,tutamlar halinde her yere dağılıyordu.Kulağında ki halka küpe ve parmaklarındaki gümüş yüzükler,onunla ilgili dikkatimi ilk çeken şeylerdi.Lacivertli-grili ceketini beline bağlayışından,kesin bir serseri olduğuna kanaat getirmiştim.
Uzun tutmamaya karar vererek,”Özür dilerim” diye mırıldandım.
Uzun boylu serseri kaşlarını çatarak bana baktı ve konuştu.”Sen de kimsin?”
Derin bir iç çekerek çocuğun çikolata kahvesi gözlerine baktım.Harika,ilk günden sabah sersemliğinden sıyrılamamış bir şapşalla takışıyorum.
“Özür diledim” dedim sesimi yükselterek.”Çarptım ya hani”kelimelerimi vurgulayarak anlamasını bekliyordum.
Dudakları alaycı bir gülümseyle kıvrıldı.”Pardon,seni görememişim” dedi ifadesi kadar alaycı bir ses tonuyla. Yui olsa bu durumda yapardı?Arayı bulmaya çalışırdı,değil mi?Ah,ne yazık ki ben,benim tatlı arkadaşım Yui değilim.Ben öfkeli,iffetsiz Aurelia’yım.Demek bu kas kafalı yürüyen jöle kutusu bana kısa olduğumu ima etmeye çalışıyor.
“Pardon,ben de senin beyinsiz bir aptal oduğunu yeni fark ettim.Ne yazık ki herkes bunu görememiş olabilir.Çünkü insanlar yüzüne bakamıyor olsa gerek” dedim rahat bir tavırla.Tamam,ben 1.70’im ve bu çok da kötü değil.Standartların ötesindeyim hatta.Ve 1.90 boylarında biri bana bunu diyemez.
Çocuğun suratı kızarıp bozarırken omzunun üstünden bakmayı keserek,bedeninin tamamını bana döndürme zahmetini gösterdi.Yanındaki 2-3 oğlan da durmuş,gözlerini dart okları gibi üzerime dikmişlerdi.
“Sen de kim oluyorsun,minik kız?” Çocuğun kahve gözleri garip bir duyguyla ışıldıyordu,büyük ihtimalle az önce onu çok,hatta çok çok fazla öfkelendirdim.Omuz silkerek tek gözümü ona diktim.
“Adımı vermeme değecek bir insan olduğunu sanmıyorum”diye cevapladım onu,hızlı hızlı yürümeye devam ederken.Arkamı dönüp uzaklaşırken,kalbim az sonra avucuma düşecek kadar hızlı atıyordu. Okulun kapısından girer girmez sanki çok meşgulmüşüm gibi,telefonumu açarak oyalandım.Bu telefonları icat edenlere binlerce teşekkürler,insanları zor durumlarda sap gibi durmaktan kurtarıyor.
Sonunda öğretmenin biri yanıma yaklaştı,yüzünde şefkatli bir ifade vardı ve doğrudan gözümün içine bakıyordu.
“Sen yeni kayıtmısın?” dedi yavaşça.”Aurelia Kanade?” Başımı sallayarak bu narin görünüşlü,genç kadına baktım.”Evet efendim” dedim telefonu saniyenin onda biri bir hızla ceketimin içine atarak.Kadın sevgi dolu bir şekilde gülümsedi bana.
“Anlıyorum” diyerek karşılık verdi.”Sana sınıfını gösteriyim” topuklu ayakkabılarını parke zeminde tıkırdatarak yürümeye başladı.Hızla kendime gelip onu takip etmek adına,arkasına geçtim.
“Sınıfın önüne gelince durdu.”Burası yeni sınıfın Aurelia.Umarım okulumuzu seversin” dedi siyah saçlarını savurarak kadın.Sonra da merdivenlerde gözden kayboldu ve ben yüreğimde salakça bir heyecanla,olduğum yerde kalakaldım. Kapıyı tıklatmak için yumruğumu tam vuracakken,arkamdan gelen melodik sesle döndüm.
“Yine karşılaştık tek göz.Sende mi geç kaldın?Bu kısa bacaklarla yürümek zor olsa gerek” diyerek düşüncesini belirtti,yürüyen jöle kutusu. Görünen kaşımı yukarı kaldırdım.Ben kısa falan değilim,1.70 boy oldukça iyi bir kere!
“Sende 3 adımda okula varıyorsundur eminim” dedim pis pis sırıtırken.Çocuk suratını buruşturarak bana baktı.
“Tamam,kes şunu.İlk sen mi çalacaksın ben mi?”
“Fark etmez”dedim omuz silkerek,çocuk yanımda derin bir nefes aldı,sonra öyle bir verdi ki kumral saçları uçuştu.
“O zaman ilk ben”dedi gülümseyerek çocuk.Öyle samimi gülmüştü ki bir an kalbimin kıpırdadığını hissettim.Bunu fark etmeden son kez konuştu.”Adım Kaori“
“Ben de Aurelia” diye cevapladım sessizce. Kaori sessizce kıkırdadı.”Sabah adını bilmeye değer olmadığımla ilgili bir şeyler zırvalıyordun?” kaşlarını kaldırmış,muzip muzip parlayan kahve gözlerini mavi gözüme dikmişti.
Tüm havayı ağzımın içine doldurarak yanaklarımı şişirdim.”Kes sesini” Kaori kıkırdamaya devam ederek kapıyı çaldı.Kapı az sonra açılacaktı ve açılan kapıyla birlikte,ben yeni bir yerde,yeni bir çevrede,yeni arkadaşlarla,yepyeni bir hayata ilk adımımı atacaktım.
3.BÖLÜM – KİTAPLARMASSALİA: Elimi çeneme dayamış bir halde tahtayla doğrudan göz teması kuruyordum,ne kimseyle konuşuyor,ne de sıraya bir şeyler karalıyordum.Ama dersi de dinliyor sayılmazdım.Dünyayla bağlantımı kesmiş bir halde hayaller alemine dalmıştım.Hayallerim beyaz tahtada görünüyor gibiydi.Ta ki İngiliz Edebiyatı öğretmenimiz beni pegasuslarla dolu muhteşem toz pembelikte dünyamdan gerçek dünyaya çağırana dek.
“Evet Bayan Kanade?” kadının kahverengi,akbabanın bakışlarını andıran gözleri üzerime dikilmişti.
“Ah,ben…” diye mırıldandım,bu sırada beynim gerekli yeterlilikte bir cevap bulmaya çalışıyordu.Sulanmış gözlerimi kadına odaklayarak ona en popüler bakışlarımdan birini,acıyın bana’yı attım.Kadın tepkisizce bana bakmaya devam ediyordu.
“Evet?Cevabınızı duyamadım” Gözlerimi çok da dikkat çekmeden sınıfta dolaştırdım,Kaori bıyık altından gülüyordu,diğerleri de vereceğim cevabı bekliyorlarmış gibi pür dikkat kesilmişlerdi.
Sessizce iç çektim.Hayat bu kadar berbat işte.Ciddi olmak gerekirse,küçük düşürülmeye oldukça alışkınım,ama yepyeni bir ortamda da bunu yaşayacağımı düşünmemiştim. “Soruyu tekrar alabilirmiyim?” her perdede sesimin tonu daha da incelerek hocaya döndüm.Kısık gülüşler doğrudan kulağıma geliyordu.Bu duruma harika bir kelime buldum:Lanet olsun.
Kadın gözlüklerinin arkasından beni delmeye çalışıyor gibiydi.Sert bakışlarını tahtaya yönlendirdi.Bir an için tahta ortadan ikiye yarılacak sandım.Ama bunu aksine tahtaya bazı notlar karaladı.
“Froust neden ruhunu Mefistotoles’e sattı?Bunu bilen biri var mı?”beklentiyle sınıfa döndü,ama gözlerinin bende olduğunu gayet de net görebiliyordum.Ve neden bahsettiğine dair hiçbir fikrim yoktu.Froust?Kimdi o,şu yabancı sanatçılardan birinin vokali’mi?
“Çünkü hırslıydı.Ve o dileklerini gerçekleştirebilmek için-“ bir kız buğulu,binlerce cam parçasının aynı anda çıkardığı tını gibi bir sesle konuşunca,herkes bu egzotik sesin sahibine döndü.Ben de öyle.Kızın uzun,bir bakış attığınızda bile canınızın yanmasına sebep olacak keskinlikte ve düzlükte,simsiyah saçları vardı.Siyah gözleri doğruda Bayan Cynthia’ya çevrilmişti.Ama nedense,çok saçma bir hisle,kelimeleri bana ithafen gibi hissediyordum.”- her şeyi yapardı” dedi sözlerini tamamlayıp,yerine oturarak.
“Doğru,Serena.Froust iflah olmaz bir günahkardı.İnsanlar sınırlarını bilmelidir,ve ayrıca – “ Birden ayağa kalktım,bedenen bunun farkında olsam da,ruhum hala oturuyor gibiydi,bir an için dizlerimin bağı çözülmüştü.”Bir şeyi bu denli istemek,günahmıdır?” dedim sessizce,bu da sınıfın sorarcasına gözlerle bana dönmesine sebep oldu.
Bayan Cynthia şaşırmış gibiydi.”Eh,” diye başladı cümlesine.”Sen hiç ruhunu şeytana satabilecek kadar tutkulu bir isteğe sahip oldun mu?”
Kaşımı kaldırdım,”Ya olsaydım?” dedim sesimi yükselterek.Mantıklı tarafım kadının dediği cümleyi doğru buluyordu,ama ah tanrım,az önce deli ve pervasız Aurelia serbest kalmıştı.Artık konuşmadan duramayacaktım.
“Eğer gerçekten de,seni bu denli sefilliğe sürükleyebilecek bir isteğin olsaydı,ona karşı koymalıydın.Froust gibi günahkarlar,aslında iradesi güçlü olmayan insanlar demektir” dedi Bayan Cynthia,giderek bana yaklaşarak. “Ama aslında bu adamın,yani Froust’un tek isteği,dileklerini gerçekleştirebilmek değil miydi?yani onun dileği,dileklerini gerçekleştirebilmek için,bir şeyler dileyebilmekti” dedim inatlaşmayı sürdürerek.
Neden bu şekilde konuya bodoslama daldığım hakkında,yemin ederim ki hiçbir fikrim yok.Froust’un daha kim olduğunu bile bilmiyorum,kağıttaki mürekkeple canlanmış bir adamı ne diye savunuyorum ki? Belki de Froust,bir an için gözüme ben gibi gözükmüştür. Kadın gerçektende bu konuyu düşünüyor gibiydi,en sonunda başını salladı.
“Bu da olmuş olabilir.Gerçeği yalnızca Froust biliyor olabilir değil mi?Neden ona sormayı denemiyorsun?” kıkırdaşmalar üzerine kadın ellerini çırptı.Çalan zili vurgulamak istercesine,ders bitti diyerek sesini yükseltti.Sinirli bir şekilde saçlarımı karıştırdım.
“Hey,belki de Froust’la çok yakın arkadaş olursunuz.İyi yanından bak” dedi yürüyen jöle kutusu,tepemde korkuluk gibi dikilirken.Derin bir iç çektim.
“Peh,belki de sen onla takılmalısın.Seni dinleyecektir.Ne de olsa o bir günahkar” dedim sesimi kalınlaştırarak.Başımı tekrardan kollarımın arasına gömmek üzereyken Kaori işaret parmağıyla alnıma vurunca,tek gözümü sorarcasına ona diktim.
Ellerini ceplerine sokarak gülümsedi.”Bana kalırsa Froust’un bile aklına gelmemiş teoriler yürüttün.Kitaplar canlıdır.Belki de sayfalarda gerçektende senin dediğin gibiydi,ama sonra kitap kendini değiştirdi”omuz silkince alayla güldüm.
“Cartoon Network’ü sabah sabah biraz fazla kaçırmışsın,Bay Jöle.Kitapların canlı olması mümkün değildir” diye yanıtladım onu,tersçe.
Kaori tekrardan omuz silkti.”Bunu kimse bilemez.Kendi sonunu kendisi yazan kitaplar var olabilir.Her kitap mutlu sonla bitiyor,değil mi?”
“Her kitap değil” diyerek karşı çıkmaya çalıştım ama lafı ağzıma tıkadı.
“Belki de kaderlerine kendileri karar veriyorlardır”beklentiyle yüzüme döndü. Gözümü devirerek ona döndüm,”Belki de kafein’i fazla kaçırmışsındır”dedim alayla.
Kaori yüzünü buruşturarak çevresine bakındı,”pekala” dedi sessizce.”Acıktım.Sandviç almaya gidiyorum” saçlarını karıştırarak bana baktı,omuz silkerek karşılık verdim. “Ne yani,ben de mi geliyim?” Öylesine şiddetli bir şekilde öksürdü ki geri çekilme ihtiyacı hissettim.Pis sırıtışına bakılırsa bayağı bayağı benle dalga geçiyor.
“Hayır,cincüce boyundaki tek gözlü kızlarla ilgilenmiyorum.Özellikle de şapşalsalar” gözlerini benim yapmış olduğum gibi devirerek yanımdan ayrıldı ve bir başka sıraya yöneldi.Tekli sırada sarışın,Miss America sanılacak derecede güzel bir kız vardı.Tam olarak ne kokusu sürdüğüne dair hiçbir fikrim yok,ama buraya kadar geliyordu.Belki de banyoya parfüm akıtmıştır.
“Merhaba,ben Kaori” dedi elini uzatarak kıza,çaktırmadan bakışlarımı o tarafa doğru yönlendirmiştim.Sanki onu izlediğimi biliyormuş gibi,abartılı bir şekilde 32 dişini birden sergiliyordu.
“Ben de Amane” diye cevapladı kız onu,havalı bir şekilde.Sarı saçlarını arkaya atarak sırıttı.O gülüşü kolumun tersiyle yüzünden silmek için neler vermezdim…
“Eh,şuan tanışmış olduğumuza göre,benimle kafeteryaya gelirmisin?” Kaori hala gülümsemeye devam ederek kızı süzüyordu,kız başını sallayarak ayağa kalktı. Yanımdan geçerlerken Bay havalıyım-ben durup bana döndü.”Geliyormusun,Kanade?”dedi vurgulu bir ses tonuyla.Bir dakika,niye birden soyadımı kullandı ki?Bu kadar resmi olduğumuzu hatırlamıyorum.
“Ah,hayır,Takigawa,teşekkürler” dedim onun yüzünde dondurmayı başardığım gülümsemenin farkında olarak,keyifle.Onlar giderken kendimi tutamayıp ekledim: “Dikkat edin de kafeterya’da başınıza bir şey gelmesin…Belki de birisi ekmeğinizin arasına hamam böceği falan koyar…” sırıtarak önüme dönerken birden bir kız suratıyla karşı karşıya geldim.
“O biri sen misin?” dedi kız sessizce. “Eeee-“ kızın neden bahsettiğine kafa yorarken,bir yandan da giderek daha fazla geriye gidiyordum.
“Diyorum ki,bence sen Amane’den pek de hoşlanmadın” kız şaşkın suratıma bakarak yüzünü buruşturdu.
“Eh,ben-“ kızın yorumunun doğruluğuna aldırış etmeden,onu süzmeye başladım.Simsiyah gözleri üzerime kilitlenmişti,melodik sesinden ve de hafızalardan çıkmayacak denli dikkat çekici tarzından onu hemen hatırlamıştım.Derste konuşan kızdı bu,aklımda iyi yer etmiş doğrusu.Oldukça Japon balığı hafızalı biriyimdir.
“Belki de Kaori’yi çekici bulmuşsundur.Ama onu sana tavsiye etmem.Yui nasıl bu arada?” dedi kız,soluksuz konuşmaya devam ederken. Sırtımdan aşağı bir ürperme geçti.”Ne?Sen Yui’yi nerden tanıyorsun?”dedim,ilk yorumunu göz önünde dahi bulundurmadan.
Kız güldü,sesi sanki aynı anda üç kişi gülüyormuş gibi eko’lu ve de garipti.Dudaklarının kenarı basit bir şekilde kıvrılmıştı,sanki ağzı gülmeden,yalnızca gülme sesi çıkarmış gibiydi. “Peh,kuralları bilmiyor olamazsın,herhalde?” dedi,cidden öyle umarmış gibi.Bakışları yokla şu hafızanı der gibiydi.Omuz silktim.
“Yönetmelik mi?Ne yönetmeliği?” kafam o kadar karışmıştı ki,zihnimin miso’ya döndüğünü hissedebiliyordum.Derin bir iç çektim.Yeni çevre,yeni insanlar derken,tüm delileri kendime mi çekiyorum yahu?
“Ah” kız samimi bir ifadeyle başını olumsuzca salladı.”Son zamanlarda,kurallar iyice unutuluyor…” jilet keskinliğindeki saçlarını arkaya attırdı ve ben elinin nasıl olup da kesilmediğini düşünürken sırıttı.
“Ben senin koruyucun,Reina.Tanıştığımıza memnun oldum” beyaz,bana kıyasla çok daha kadınsı ve narin elini bana uzattı.Bu bir davet mi,yoksa kabul etmemem gereken bir tehlikeye giriş bileti mi,ayırt edemeden elimi kendisine çekti.
Uyuşmuş bir halde gözlerimi kırpıştırdım.Bacağımı oynatma ihtiyacı hissetmiştim.Bu da vücudumun gerginlik sinyalleriydi.
“Koruyucu mu?Neden beni koruyasın ki?Tekvando biliyorum…Ayrıca,neden sen?Ve de kimden koruyacaksın beni?”
Kız tekrardan gülümsedi,bu da beni tekrardan şaşırttı.”Belki de sırasıyla cevap vermeliyim.Sen değerlisin Aurelia Kanade.Ve ben de değerli kişileri koruyan bir avcıyım-“ sözlerine nefes almak için ara verirken bakışlarını kaçırdı.
“-Ayrıca iblislere yem ol istemem”
3
« : 13 Mart 2013, 18:08:09 »
Arkadaşlar aldığım duyumlara göre, (Yiğit ve de Batur'dan duyduğuma göre) Fairy Tail'e 30 martta ara veriliyormuş.Lütfen biri bu bilginin yalan olduğunu söylesin.Ben araştırıyorum,benim karşıma böyle bir şey çıkmıyor. Yalvarırım bitmesin diye düşünürken (yine aldığım bir duyum) belki bitmeyebilirmiş ve başka bir firma f.t'yi satın alabilirmiş diye duydum.Peki bu doğru mu? Bilen bir arkadaş lütfen bir şey söylesin yoksa artık Massalia diye bir moderatörünüz olmayacak.Gençliğimin baharında F.T için ölmeyi hak etmiyorum
4
« : 17 Şubat 2013, 14:20:02 »
arkadaşlar benim kesin bir görüşüm yok ve kafamı kurcalıyor baya bu konu...birileri fikrini belirtsin lütfen,arkadaşlarımdan bazıları o ıgneel'dir bile dedi
5
« : 22 Aralık 2012, 14:51:50 »
"Ramia Sukeiru",nam-ı diğer Lamia Scale;Logosu:Tanıtım:Lamia Scale,ilk olarak,lonca birliklerinin bir araya gelip,ittifak oluşturduğu zaman görülmüştür. Lyon Vastia;yani Gray'in çocukluk arkadaşı da bu loncaya katılmıştır.Fiore'nin hatırı sayılır,iyi loncalarından bir tanesidir.Ustası 10 aziz büyücülerdendir.Oracion Seis adlı kötü grubu alaşağı etmek için,diğer loncalarla birlik olurlar.Lamia Scale'nin bir üyesi olan Jura Neekis'de 10 aziz büyücülerdendir.Fairy Tail'in Tenroujima'ya sıkışıp kalmasından dolayı,7 yıl içerisinde en güçlü ikinci lonca olarak boy göstermiştir. Karakterler:Ooba Babaasama:Ooba;Lamia Scale'nin şuan ki ustasıdır,ayrıca gerçekten çok huysuzdur.Oldukça hırslıdır,mangada onu ilk olarak chapter 21'de görüyoruz.Ooba oldukça yaşlı bir kadındır,ama dinç ve gergin davranır.Büyü gücü;el hareketleriyle bir başkasını kontrol etmesidir.Hiç yerinde duramaz,sinirlendiğinde kendi etrafında turlar atarak yüksek sesle söylenir,tüm hıncını lonca üyelerine bağırarak,azarlayarak çıkarır.Mangada Ooba'ın 10 aziz bğyücüden bir tanesi olduğu söyleniyor,ama animede herhangi bir belirtmeye rastlamadık. Jura Neekis:Jura,10 aziz büyücüden bir tanesidir ve büyü gücü oldukça yüksektir,makarov'la eşit tutuluyor.Toprağı istediği gibi şekillendirebilme gücü vardır ve oldukça sağlam bir karaktere sahiptir.Oracion Seis'le olan savaşta da elinden gelen her şeyi yapmış,lonca üyeleri zarar görmesin diye kendini öne atmıştır.Chapter 132'de,animede de 52.bölümde karşımıza çıkıyor.Mısırlı rahipleri andıran bir görüntüsü var ve Fairy Tail loncasını seviyor. Lyon Vastia:
Lyon;Gray'in çocukluk arkadaşı,aynı onun gibi Ul'un öğrencisidir.Ul Deliora'yı mühürlemek üzere öldüğünde ikisi arasında bir kavga başlamıştır çünkü Lyon,Ul'un Gray yüzünden öldüğünü düşünmektedir.Ustasına daima bir saygısı olmuştur ama Galuna adasında ortaya çıkar ve Ul'un,yani ustasının mühürlerken öldüğü Deliora'yı serbest bırakmaya çalışır.Aralarındaki tatsızlık sonlanmasada,Lyon yeni bir loncaya katılır ve bu da Lamia Scale'dir.Buz yaratma büyüsünü kullanır ve bu konuda oldukça beceriklidir.Gray'in aksine daha çok buzdan hayvanlarla saldırır.19 yaşındadır. Chelia Blendi:Chelia,Sherry'nin kuzenidir ve Lamia Scale'ye sonradan katılmıştır.Aynı Sherry gibi sürekli "bu aşk" der ve Lyon'u sevmektedir.(Eskiden Sherry Lyon'u seviyordu ama sonra Ren ortaya çıktı) gücü "Sky God Slayer Magic"tir-yani gök ilah biçeri-ve güçlüdür.Chapter 267'de,animede de 157. bölümde karşımıza çıkıyor ilk olarak. Sherry Blendi:Sherry;animede ilk olarak 11.bölüme karşımıza çıkıyor,galuna adasında Lyon'un yanında yer almaktadır.Her zaman aşk için mücadele eder,Galuna adasında Lucy'e yenilir.Kukla büyüsüyle insan dışındaki her şeyi kontrol altına alabilir.Blue Pegasus'tan Ren ile sevgilidirler(yada öyle görünüyorlar diyeyim)Chapter 27'de ilk olarak görünmüştür. Yuka Suzuki:Yuka;Galuna adasında ortaya çıkan karakterlerden biridir.Natsu ona "kaş adam" der,(açıklamaya gerek yok aslında resimden de gördüğünüz gibi ) ve güçlü bir büyücüdür.Sonra o da Lamia Scale'ye katılır.Fairy Tail'in olmadığı 7 yıl içerisinde kendini oldukça geliştirmiştir.Dalga büyüsü kullanmaktadır. Toby Horhorta:Toby;çok coşkulu,saf ve aptal bir karakter olmasına karşın bence serinin en iyi karakterlerinden biri.Gücü ay damlası,zehirli ve felç eden tırnaklardır,ayrıca çeviktir ve bir köpek misali burnu vardır.(ki o zaten köpek gibi)chapter 27'de ve de animedede 12.bölümde çıkıyor karşımıza.Sürekli saçma şeyler yapıyor.Lamia Scale'ye o da Lyon'larla birlikte katılmıştır.Salak olmasına rağmen nadiren ciddileşir. ANİTR-MASSALİA
7
« : 17 Kasım 2012, 15:58:31 »
FAİRY TAİL USTALARIİlk usta: MAVİS VERMİLLİON:Mavis,Fairy Tail loncasının ilk ustasıdır,onun hakkında pek bir şey bilinmemektedir.Uzun bir aradan sonra Tenroujima adasından (Fairy Tail'in kutsal toprakları ve geçmişi sayılır) çıkar.Çocuk biçimindedir ve çok pozitiftir.Aynı zamanda "Fairy Tail Tactician" lakabına sahiptir,Fairy Tail'e taktik verme işini o üstlenmiştir.Stratejik bir düşünce yapısı vardır ve akıllı seçimler yapar. Büyü güçleri; Fairy Glitter-kayıp bir büyü çeşididir. Fairy Sphere-devasa bir kalkan görevi görür. Mavis animede ayrıcadan suda yürüyebiliyor ve de uçabiliyor şeklinde gösterilmiştir.Ayrıca ölmüş olmasına rağmen bir şekilde hala canlılarla konuşabiliyor.Ama su içmek,yemek yemek gibi ihtiyaçları yok gibi. Mavis'in Tenroujima adasında mezarı bulunuyor; Mavis Natsu'ları kurtardıktan sonra onlarla birlikte Grand Magic Games arenasına gelir. ikinci usta; HADES(GERÇEK İSMİ PUREHİTO'DUR):Purehito,lakabıyla Hades,Fairy Tail loncasının ikinci ustasıdır ve Makarov'u (şuan ki usta) o seçmiştir.Makarov'u kollayıp gözetmiştir ama sonra gözden kaybolmuştur.Animede karşımıza çıktığında ise amaçları kara büyücü Zeref'i aramak olan Grimoire Hearth adlı kara loncanın ustasıdır ve "Hades" diye bilinmektedir.Çok güçlü bir büyücüdür ve bazı yanlışlarından dolayı iyilikten çıkıp kötü yola sapmıştır.Zeref'i bulmanın peşindedirler.Ve gerçekten de onu uykusundan uyandırmayı başarırlar.Ama Zeref onların başına da alet olur. İlk başta iyi biri olan Hades,hırslı bir kişiliğe ama temiz bir kalbe sahipti.Sonra amaçları uğruna karanlık bir lonca kurmuştur.Bu şekilde de kendi seçtiği Fairy Tail ustasına ve kendi loncasına savaş açar. üçüncü usta; MAKAROV DREYAR:Makarov bizim animede ve de mangada tanıdığımız ilk usta idi.1O Aziz büyücüden bir tanesidir.Fairy Tail lonca olarak değilde her bir üyeyi kendi çocuğu gibi görür ve her hangi bir üyeye zarar gelirse ölene kadar savaşır ve loncayla beraber herkesi korur. Fairy Law adlı çok güçlü bir büyüsü vardır ve titan gücüyle büyüyedebilir. Dışardan bakıldığında yaşlı ve şeker bir dede görüntüsü yansıtır ama çok güçlü bir kişiliği vardır.Fairy Tail konsey tarafından sürekli eleştiri alır ve de bu Makarov'u çok sinirlendirir.Ama Lucy'nin ilk loncaya katıldığı bölümde,"Sihir kurallarla geliştirilemez,o yüzden konseyi sallayın gitsin" demiştir ve şikayet mektuplarını yakıp atmıştır.Böyle bir usta olarak hep Fairy Tail'i korur. Ara ara konseye vaaz dinlemeye gitse de Fairy Tail'in her yeri yakıp yıkma olayı hiç bir zaman değişmemiştir.İşler ciddiye bindiğinde bile soğukkanlıdır,eşyalara zarar gelmesini önemsemez.Ama bir üyeye bir şey olursa,kendisi bizzat ön safhalarda savaşır. dördüncü usta; MACAO CONBOLT:Macao Fairy Tail'in eski üyelerinden biridir başta.Natsu'lar ortadan kaybolduktan sonra lonca zayıflamıştır,bu sırada Macao usta seçilmiştir.Artık biraz da olsa yaşlanmıştır ve oğlu romeo da büyümüştür.Loncanın namı giderek kötülendiği için de elinden geldiğince başta durur. Serinin iyi karakterlerinden biridir ve zaman içinde olgunlaşmıştır.Romeo,yani oğluyla birlikte vakit geçirir.Karısı uzun zaman önce ölmüştür.Bundan pek söz edilmemiştir. Purpel Flare,yani mor ateş benzeri duman büyüsünü kullanır.İlk bölümlerde karşımıza çıkmıştır. beşinci usta; GİLDARTS CLİVE:Gildarts sağlam,güvenilir ve de gerçekten çok güçlü karakterlerden biridir.Parçalama büyüsüyle her yeri yıkıp durur.Fairy Tail'in S-sınıfı büyücülerinden biridir ve durmadan ağır görevlerde yer alır.Loncaya çok sık uğramaz.Şehir o her tarafı yıkmasın diye önlem olarak bir düzenek hazırlamıştır ve Gildarts geldiğinde bu düzenek devreye girer.Tenroujima adasında ortaya çıkmıştır.Ondan sonra onla vakit geçirmiştir.Sert karakterlerden biridir ama komik davranışları da vardır.Ciddileştiğinde de çok güçlü olur.Natsu hep onunla kavgaya tutuşmak ister ama Gildarts loncadakilerin çoğundan ap ayrı bir seviyededir. Lonca da kalıp ustalık yapmak tarzı olmadığından usta makarov tarafından seçilince bir mektup bırakarak kaçmıştır.Mektupta Laxus'un yine lonca da yer alması gerektiği,ve Makarov'u yeniden 6. usta olarak seçtiği yazmaktadır.Yani ustalık yapmadan ortalıktan kaybolmuştur. Tanıtım bana aittir. ANİTR-MASSALİA
8
« : 10 Kasım 2012, 08:52:46 »
başlıkta da belirttiğim gibi,serinin bazı sağlam kadın karakterleri var,onlardan birisini seçiyoruz. unuttuğum varsa kusura bakmayın,sizin aklınıza gelen varsa diğer'i işaretleyebilirsiniz(ve de kim olduğunu yazarsanız iyi olur) sebebini de belirtirseniz,iyi olur lucy'i ve de diğerlerinin çoğunu koymadım(çünkü bu konuda seçilmeyeceklerini biliyorum )
9
« : 26 Ekim 2012, 01:11:10 »
Arkadaşlar biliyorum ki kasıtlı yapmıyorsunuz ama... Bu konuda bir uyarım olacak... İlk olarak anketler konusunda bazı sıkıntılar var;bunlardan ilki oy veriyor ve ben ISRARLA tekrarlama rağmen sebebini belirtmeden gidiyorsunuz. Sebebini belirtmenizi istiyorum çünkü neden ne için dediğiniz belli olmuyor.Ayrıca bu şekilde konuyu zenginleştirip olaya dahil oluyorsunuz.Ben de oy veren üyeleri görmüş oluyorum. Lütfen bu konuya özellikle dikkat edelim. Okuduğunuz için teşekkürler
10
« : 26 Ekim 2012, 01:02:24 »
en saçma sapan şey yapsada seveceğiniz,en bazı hareketlerinde "işte budur adamım" dediğiniz karakteri oylayabilirsiniz. (lütfen sebebini de belirtin ) seçimlerinizi bekliyorum^^
11
« : 13 Ekim 2012, 11:54:33 »
Toplamında seri boyunca gördüğümüz 19 anahtar var,bunların 12 tanesi altın zodiac anahtarları,(12 burç),6 tanesi de gümüş anahtar,ve 1 tanesi de 12 burcun 13.cüsü olduğu söylenen 13.anahtar. Şimdi sırasıyla başlayalım; ALTIN ANAHTARLAR:Aquarius: Anahtarı: Kişiliği ve Büyüsü: Aquarius,Lucy'e annesinden miras kalan iki altın zodiac anahtarından biridir,ve kova kapısının ruhudur.Kişiliği kışkırtıcıdır ve daima lucy'e sataşır.Bazen gerçekten işini iyi yapar,ama bazen de sırf inat olsun diye hiç bir şey yapmamaktadır.Burçlar arasından erkek arkadaşı olan Scorpio onun zaafıdır.Gücü dev dalgalar ve tsunamilerdir. Taurus: Anahtarı: Kişiliği ve Büyüsü: Taurus,genel itibariyle çok güçlü,ama dikkati çabucak dağılabilen,biraz sapık bir yıldız ruhudur.Gördüğü her güzel kadın yüzünden savaşların çoğunda pek etkili olamamıştır.Ama işe yaradığın pek çok nokta vardır.Fiziksel kuvvete dayanan saldırıları rahatlıkla kullanabilir.Boğa burcunun ruhudur. Cancer: Anahtarı: Kişiliği ve Büyüsü: Aklı başında,garip davranışları olmayan karizmatik bir ruhtur,tek eksiği biraz alıngandır.Lucy'nin annesi Layla tarafından da daha önce sahiplenilmiştir.Lucy onu bazen savaş yerine saç bakım için kullanır,çünkü Cancer'ın keskin makasları onu çok yetenekli kılar.Makaslarıyla her şeyi kesip biçimlendirebilir.Yengeç burcunun ruhudur.Cümlelerinin sonuna "karides" anlamına gelen "ebi"yi ekler. Virgo: Anahtarı: Kişiliği ve Büyüsü: Virgo başak burcunun ruhudur,Lucy onu çağırırken "Bakire kapısı,açıl!" diye bağırmaktadır.Lucy'e yeni kıyafetler vermeye bayılır.Lucy'e gerçekten çok bağlıdır ve ona "hime" diye yani "prenses" diye hitap eder.Anime serisinde 7.bölümde karşımıza çıkmıştır.Lucy'nin sahibi olmasını istediğini söyler.Görünüşünü şekillendirebilir.Büyüsü yerde veye herhangi bir zeminde delikler açmaktır.Kendine özgü tavırları ve dansları vardır. Sagittarius: Anahtarı: Kişiliği ve Büyüsü: Sagittarius,yay burcunun ruhudur var ve devamlı "moshimoshi" der.Seride Lucy'nin de içinde bulunduğu Galuna adası adında bir yerde S-sınıf bir görevden sonra kazanılmıştır.Kendine özgü bir karakterdir ve nişancıdır.Büyüsü nişancılıktır ve genellikle ok kullanır.At ve insan şeklindedir,bir bakıma Centaur'dur. Leo: Anahtarı: Kişiliği ve Büyüsü: Leo,loncadaki adıyla Loki,aslında karmaşık bir olay sonucu Lucy'nin eline geçmiştir.Leo Fairy Tail loncasının bir üyesidir ve orada insan kılığındadır,çünkü yanlış anlaşılma olan bir olay sonucu yıldız ruhu dünyasına gidişi yasaklanmıştır.Çok çapkın,ama gerektiğinde ciddi ve savunmacı bir karakterdir.Lucy'i çok sever ve aralarında garip bir bağ vardır.Lucy Leo için çok çabalar ve yıldız ruhu dünyasına girişini bulur,Leo'da "bundan sonra sahibim sensin lucy,beni beyaz atlı prensin gibi düşün"demiştir,Lucy'de "ben senin sahibin değilim,ama arkadaşız değil mi?" deyince Leo'nun sevgisini tekrardan kazanmıştır.Aslan burcunun ruhudur ve Zodiac burçlarının lideridir. Aries: Anahtarı: Kişiliği ve Büyüsü: Aries,koç burcunun ruhudur,çok merhametli bir karaktere sahiptir ve hep çok yumuşak davranır.Leo ve Aries arkadaştır ve Lucy onlara sahip çıkana kadar birbirlerini bulmaya çalışmışlardır.Leo onla ilişkili bir olay yüzünden yıldız ruhu dünyasına geri dönememiştir.Aries Lucy'i sever ve hep "kominezai" yani "özür dilerim" demektedir,her şey için "yapabilmişmiyim?" diye sormaktadır.Büyüsü yünle ilgili her şeydir,yün bombası,yün duvarı vb. Gemini: Anahtarı: Kişiliği ve Büyüsü: Gemini,yani ikizler,ikizler burcunun ruhlarıdır.Karşımıza çift olarak çıkmışlardır.Sevimli ve yaramaz ufaklıklardır.İlk başta seride Lucy'nin düşmanı tarafından kullanılmaktadır.Bu ufaklıkların gücü 5 dakikalığına herhangi birini (yalnızca insanlardan) düşüncelerinden görünüşüne,kısaca tepeden tırnağa,büyüsüne ve yorumlarına kadar kopyalabilmesidir.Bu süreç içinde kopyaladığı kişinin her şeyini istediği kadar kullanabilir.5 dakika sonra kendi hallerine dönerler. Scorpio: Anahtarı: Kişiliği ve Büyüsü: Scorpio,Aquarius'un sevgilisidir ve sürekli "we are" der.Kum büyüsünü kullanır ve akrep burcunun ruhudur.Sürekli Aquarius'la tatile çıkarlar.İşe yarar,fiziksel açıdan kuvvetli bir ruhtur,Lucy zor durumlarda kaldığında sık sık onu çağırır.Kum fırtınaları ve daha kumla ilgili pek çok şey yapabilir. Capricorn: Anahtarı: Kişiliği ve Büyüsü: Capricorn,mantıklı,sakin ve de soğukkanlı bi kişiliğe sahiptir.Daha önceden Lucy'nin annesi Layla'nın ruhuydu.Lucy'e yol göstermeye çalışmaktadır.Onu çok fazla Layla'ya benzetir ve ona kendini geliştirmesi için bazı eğitimler verir.Lucy'i elinden geldğince koruyup kollamaya çalışır,seride karşımıza sonralarda çıkmıştır.İlk başta düşmandır.İnsanları kontrol edebilen bir büyüsü vardır,kendisi açılıp kapanabilen bir ruh kapısına sahip olmasına rağmen,o da aynı şekilde geçmişte yaşamış yüce insanları çağırabilir.Çok güçlüdür.Fiziksel gücü de iyidir.Oğlak burcunun ruhudur. Pisces: Anahtarı: Kişiliği ve Büyüsü: Kişiliği hakkında bilinen pek bir şey yok,çünkü karşımıza yalnızca mangada çıktı,şuan animede yok.Ama güçlü bir ruh olduğunu söyleyebiliriz.Balık burcunun ruhudur ve altın zodiac anahtarlarındandır. Libra: Anahtarı: Kişiliği ve Büyüsü: Yine pek bir şey bilinmiyor,henüz işlenmeyen bir konu olduğundan,hakkında sahip olduğumuz tek bilgi altın zodiac anahtarlarından olduğu ve terazi burcunun ruhu olduğudur. Snake Charmer: Anahtarı: Kişiliği ve Büyüsü: Bu anahtar hakkında neredeyse hiç bir şey bilmiyoruz,normalde zodiac'ın 12 burcu olmasına rağmen,seride bunun 13.anahtar olduğu geçiyor.Yıkıcı bir güce sahip. GÜMÜŞ ANAHTARLAR:Crux: Anahtarı: Kişiliği ve Büyüsü: Aniden patlak veren,ilginç bir ruhtur.Ruhlarla ilgili her şeyi bilir ve ona bir şey sorulduğunda,düşünürken uykuya dalar-Lucy bunu düşünürken yaptığını söylesede-sonra aniden herkesin ödünü kopararak cevabı verir.Serinin başından beri vardır. Nicola(Plue): Kişiliği ve Büyüsü: Nicola bir çeşit cins adıdır,Lucy ona Plue adını koymuştur.Bir bakıma Lucy'nin evcil hayvanıdır.Kapısının çağrılması çok güç gerektirmez.Popüler bir yıldız ruhudur.Lucy'nin hep peşinde dolaşan Plue,yavru köpek yıldızının ruhudur ve saldırmak istediğinde yalnızca ısırır. Lyra: Anahtarı: Kişiliği ve Büyüsü: Lyra kendine has hareketleri olan,neşeli bir yıldız ruhudur.Lir yıldızının ruhu ve lir'in simgesidir.Büyüsü inanılmaz derecede güzel şarkı söylemek ve insanların kalplerinde bir yerde olan duyguları çıkarıp,onları sakinleştirmektir.Serinin başından beri vardır. Horologium: Anahtarı: Kişiliği ve Büyüsü: Sakin ve kibar bir ses tonuyla konuşan,bazen kendi iradesiyle,çağrılmadan çıkan ve Lucy'i koruyan bir ruhtur.Saat yıldızının ruhudur,Serinin başından beri var olan bir anahtardır.Saat kapısı densede asıl özelliği içine aldığı kişinin hiç bir şeyden zarar görmemesidir. Caelum: Anahtarı: Kişiliği ve Büyüsü: Caelum,ilk başta Lucy'nin düşmanının anahtarıdır,hedefe kilitlenip ateş edebilme gibi bir özelliği vardır ve güçlü bir ruhtur.Ama sonra ona Lucy'i öldürmesi söylendiğinde,yapamamıştır çünkü Lucy'nin ruhları sevmesi onu çok etkilemiştir.Ve hedefi ateşlememiştir. Pyxis: Anahtarı: yok. Kişiliği ve Büyüsü: Kişiliğini bilmiyoruz ama pusula gibi bir büyüsü var.Seride daha yeni görünen bir yıldız ruhudur. Tanıtım bana aittir. ANİTR-MASSALİAAnitr - Andromeda Ekleme: Fairy Tail'in bölümlerinin açıklanması sonucu bilinmeyen anahtarları yazıyorum: Pisces: Balık burcunun ruhu. Anne ve oğul olarak kocaman balıklar şeklinde çıkıyorlar. Orjinal şekilleri ise ikinci resimdeki gibi. Su kullanarak fiziksel vuruşlar yapabiliyorlar. Lakin zayıf yanlarıda su. Su dolu bir yere girdiklerinde küçük, normal balıklara dönüşüyorlar. Libra: Yerçekimini kontrol etme gücü var. Bir yerdeki yerçekimini arttırabilir veya çekim merkezini değiştirebilir. Ophiuchus: Çok güçlü bir ruhtur. Zodiac ruhu olarak kabul görmemiştir. Animede ortaya çıktığında tüm alan karanlığa ve sise bürünmüştür. Çok büyüktür. Diğer güçleri varsa bile daha gösterilmemiştir.
12
« : 13 Ekim 2012, 10:08:20 »
evet biliyorum dünya kadar seçenek yazdım ama napiim kendimi tutamadım.daha yazcaktım da tepkilerden korktum şaka bi yana yine çok seçeneğimiz var o yüzden 5 oy kullanma hakkınız var. ben olsam dünyanın efendisi olmak için her şeyi yapardım seçimleri bekliyorum^^ BU ARADA OY VERİP KAÇMAYIN SEBEBİNİ YAZIN
13
« : 13 Ekim 2012, 08:42:38 »
benim ne seçeceğimi herkes biliyor heralde ama bazen kararsız da kalabiliyoruz,o yüzden 2 oy kullanma hakkınız var^^
14
« : 07 Ekim 2012, 09:09:37 »
bu şarkıyı fairy tail'i azcık bile olsa izleyen herkes bilir,bir fairy tail klasiğidir. şahsen benim çok hoşuma gidiyor,o yüzden de yükledim.burdan indirebilirsiniz; http://ul.to/ajavfjc4
15
« : 07 Ekim 2012, 08:30:58 »
evet arkadaşlar bu seferde kim en yakışıklı onu buluyoruz. (kızlar bizim işimiz zor söyliyim seçenek çok fazla ) o yüzden 5 oy kullanma hakkınız var,son bir şey daha; STİNG VE ROGUE YALNIZCA BENİMDİR BAYANLAR tehdit savurdum ve bitirdim.iyi seçimler^^
|