1-One Piece: Tahtından indirebilecek bir anime izlemedim henüz. Karakterler nadiren ağlar, ağlayınca da komik ağlar, evet evet komik. Oda-sensei gerçekçi çizimleri sever çünkü, böyle romantik romantik ağlamazlar. Salya sümük allah ne verdiyse. Fakat izlediğim animeler içinde beni en çok ağlatandır One Piece. Bir seri dostluğu, 'nakama' olmayı daha güzel nasıl işleyebilir bilmiyorum. Ana karakterimiz Luffy içi doldurulmak için uğraşılmış diğer ana karakterlere benzemez. Doğuştan delidir, sevdalıdır. Öylece bir fıçının içinden çıkıverir ve ''Kaizokuo ni ore wa na ru!'' der. Sonrasında ise serinin en bağlayıcı özelliği olup çıkar. Öyle bir yürek vardır ki bu çocukta ilk tanıdığında 'salak bu' diyen herkes sonrasında Luffy tişörtleri giyip gezecek kıvama gelirler. Sadece Luffy için bile izlenebilir. 5 dakika için 3 kere güldürüp 2 kere ağlatabilir. Yerimizden zıplattığı ve evin içinde koşturduğu sahneleri sayamadım zaten. He tek olayı Luffy midir tabiki hayır. Diğer karakterlerde çok orjinal ve iyi işlenmiş karakterler. Hepsinin bir hikayesi ve hayali var. Birbirlerinden çok farklılar ve dışarıdan bakıldığında yanlışlıkla bir araya gelmiş gibi görünürler fakat 'nakama' denilen şey bu tayfada anlam bulur. Ve tabiki karakterlerden bile daha çok hayranlık duyulacak bir özellik ararsak, bu Oda'nın inanılmaz hayal gücüdür. Her gidilen ada özenle çizilmiş ve düşünülmüştür. Gerçek bir macera yaşatır insana oturduğu yerden. Neyse ben yazdıkça yazarım buna. Mükemmel, kusursuz vs işte daha bir hatasını bulamadım. Biraz da aşk olsaydı iyiydi tabi de onu da çok aramıyor insan bunca güzelliğin arasında. İkinci sıraya geçeyim.
2-Code Geass R1&R2:Kısa seriler daha başarılı ve etkili oluyor çoğu zaman ama Code Geass en bi güzeli. Bir animeden isteyebileceğim her şeyi verdi bana. One Piece için bile bunu söyleyemem belki, zira aşk sevgi güzeldir ayarı iyi yapılırsa. Code Geass'te yok yok. İki sezonu 3 günde izletip göz numarası büyütür. Ters üçgen kafalar da hoş bir çizim olarak aklımda yer etti.
3-Death Note: Anlatmaya gerek olduğunu sanmıyorum.
4-Naruto&Naruto Ship.: Kalite olarak Bleach'ten çok daha üstün olduğu için 3. sırada kendisi. Lakin Bleach'in de yeri ayrıdır. Naruto yine öncelikle ana karakterle beni fethetmiş bir seri. Başlarda sinir olduğum(ciddi ciddi ağzını burnunu dağıtmak istediğim) bir karakter olan Naruto resmen elimizde büyür ve evin biraz fazla hareketli, baş belası küçük veledi olur. Bir kardeş gibidir benim için. Ağlayınca ağlarım, gülünce gülerim. Çok çok severim. Bunun dışında kurgu çok iyi. One Piece'e göre kısır bir konusu olmasına rağmen Kishimoto neredeyse hatasız götürüyor seriyi. Ve tabiki duygusallık yönü. Bu serinin en belirgin özelliği budur bence. Gözlerin düşmesi nasıl bir şeymiş gösterebilir. Zırıl zırıl ağlamaya birebir.
5-Bleach: Karakterlerine öyle bir bağlandım ki Tite Kubo'nun saçmalıklarını görmüyor gözüm. Ayrıca içinde bir Soul Society arc barındırır. O arc şimdiye kadar izlediğim en iyi shounen arclarından bir tanesi. Dövüşler katana marifetiyle yapıldığı için ve uçmaca, patlamaca, bağırmaca çok olduğu için bu konuda Naruto'dan daha iyi kanaatimce. İzlerken yerinde duramıyor insan. Çok sağlam karakterleri var. Tek bir karakter( sadece o adamı ya da kadını görme sevdası) bir kaç on bölüm izletebilir. Zaraki Kenpachi'yi tanıyıpta ortaya çıkınca saygı duruşuna geçmeyeni görmedim henüz mesela. Ayrıca benim için bir artısı daha var, izlediğim shounenler içinde gerçekten güçlü bir kadın karaktere sahip ikinci anime.(Fairy Tail henüz bitmediği için bu listede yok. Ama Erza'yı görmek bile yetti.)
Şimdi bu listenin hiçbir yerine koyamadığım bir seri daha var. Neden koyamadım, çünkü kendisi yukarıdakilerden tür olarak çok farklı. Koysam One Piece'in yanına koyacaktım o da epey absürd olurdu, bu sebepten ayrı bir başlık kendisi. Josei&Shoujogillerin baş tacı ettiğimi,
NANA:Ne desem bilemediğim seri. Sadece anime olarak yazmak doğru değil aslında, mangasıyla beraber beni kendine resmen aşık etti Ai Yazawa. Karakterlerin her biri için ciddi ciddi psikolojik çözümlemeler yapılabilir. Hiçbirisi boşuna çizilmemiş, her biri farklı zayıflıklar ve yaralar taşıyor. İnsan denen varlığın kusurlu doğası, zayıflıkları, gizli arzuları her şeyiyle işlenmiş. Hiçbirisi için en sevdiğim karakter diyemem çünkü hiçbirisi ölümüne bağlanılası karakterler değil. Alayı sorunlu. (
) Fakat buna rağmen farkında olmadan insanı hikayeye dahil ediyor ve hiç haz edilmeyen bir karakter için ağlatabiliyor. Yazawa-sensei bu kadar gerçekçi bir şey yazabilecek kadar ne yaşadı merak etmiyor değilim ama kendisini çok takdir ettim. Bunları bilmek ayrı, sevimli bir aşk hikayesi umarak pc başına geçen okuyucuyu bu çarpık hikayeye bağlamak çok farklı şeyler. Karakterleri ve yaşanan olaylar insanda başta yok artık etkisi yaratsa da aslında etrafımızda ve hatta içimizde 'Hachiko' denen 'salak'tan (Esas kız o olduğu için onu yazdım.) bir şeyler bulmak çok mümkün. Özellikle mangasına devam edilirse Yazawa'nın akılsız bir çocuğu yavaş yavaş olgun bir kadına dönüştürmesini, hatalarla dolu bir gençliği de ödenen bedellerin ağırlığıyla şekillenmiş bir geleceğe taşımasını görmek hem insanın içini acıtır hem de bir yerlere Ai Yazawa ismini baya baya 'kazır'. İnsan mısın Yazawa-sensei de dedirtir. İstersen cin ali çiz yine de okurum da dedirtir.
Meraklısına not: NANA malesef Yazawa'nın ağır bir hastalık süreci yaşaması ve ardından 1 senedir hiçbir şey çizmemiş olması sebebiyle çizim işlerini askıya almasıyla yarım kalmış bir seri. Ne zaman devam edeceği bilinmiyor. Animesi manganın 42.chapterına kadar gelmişti, en son 84.chapter çıktı sanırım 2009'da. O tarihten beri hala sevenlerinin unutamadığı, yollarını gözlediği bir başyapıt. (Aşık olmak.) Yine meraklısına not, Paradise Kiss aynı mangakanın bir başka güzelliğidir. Mangasını tavsiye ediyorum, eğer imkan varsa. Anime biraz sıkıştırılmış, kırpılmış vs. Çizimlerde kötü. Mangası tadından yenmez ama. He manga okumam ben diyorsanız animesi de izlenesidir.