Yarışmanın 1.si Sızıntı hikaye ile DarkMP
blackburn - Maria
Sistem Taranıyor!...
Güç Aktif!
Hasar Tespit! Hasar oranı %90
Yeniden başlanılıyor!
- Günaydın!
- İyi günler dilerim!
- Hafızanı kullanma oranın ne!
- % 5.
- Adın ne!
- Mariaantoniette 10000 model. Seri Kodu ATS-32845674
- Şimdiki durumu gözden geçirme amaçlı sistemi tara ve yeniden tamir süreni belirle.
- Çalışma süresi 226 dakika 23 saniye. Yeniden yapılanma devre dışı. Enerji Seviyesi %0.12.
Sistem yeniden onarım izni olumsuz. İmha kararı onaylı. İmha'ya kalan süre 220 dakika 15 saniye.
- İmha nedeni?
- İşletim sistemini kilitleyen virüs durumu! Virüs'ün kodu ve etkisi bilinmediğinden tehlike
oluşma durumundan dolayı virüs taşıyıcısı ATS-32845674 seri numaralı Mariaantoniette'nın yok edilmesine karar verilmiştir.
- İmha Kararını iptal et!
- İptal şifresini girin!
- Bunun için bile şifre'mi var!
- Lütfen İptal şifresini girin!
- Bakalım şifre neymiş! ( Elini mariaantoniette'nin başına koyup biraz bekler. )
- Lütfen iptal şifresini girin!
- Mama!
- İptal şifresi onaylandı.
- Onaylama amaçlı kod birimi yarat!
- Kodu belirtin!
- Yeniden onarım ve başlangıç.
- Onaylandı. Yeniden başlangıçtan sonra kullanım amaçlı isim girin!
- Papa!
------------------------------------------------------
" Bu muydu! " diye bağırdı gardiyan. İsteksiz bir şekilde peşine takılıp gelmişti arkadaşının yine yıkık dökük ve kimsenin de bir daha yanına bile yaklaşamayacağı binanın bodrum katındaki bir robot için bu kadar heyecanlanan arkadaşını içinde yanan merak duygusunu aşağılamak istercesine seslenmişti.
Göçmen hiç karşılık vermeden mariaonette'i yerinden kaldırmak için kabloları sökerken gardiyan tekrar seslendi. " Ne yapacaksın? kendine bir oyuncak daha bulmaktan bıkmadın mı? "
" O oyuncak değil! " Gardiyan arkadaşının ağzından çıkan sözü anlamamıştı. " Oyuncak değil mi? " kıkırdayarak gülmüştü lakin bulunduğu odadaki sessizlik kahkahalarca gülermişçesine yankılanıyordu. Tekrar kabloların içine girip uğraşan arkadaşına baktığında heyecandan nasıl titrediğini fark etti. "Bu kadar...." Sözünü kesti göçmen gardiyan'ın.
" Onun ne olduğunu biliyor musun? " "Bir Robot!" diye karşılık verdi gardiyan küçük görürcesine. Göçmen gülümseyerek tekrar kabloları kurcalamaya başladı. " Evet bir robot. Galaksi konfederasyonu onaylı saldırı ve koruma amaçlı özel koruma robotu. "Mariaonette." Bunlardan milyarlarca yaptılar ve tüm galakside kullanıldı." Göçmen'in yanına gelip marionette'e baktı. " Bunu farklı kılan ne? " " O bir prototip." Gardiyan marionette'nin göz yerinde duran lenslerine bakmaya başlamıştı. "ilk yapılan mı yani?". "Hayır!" Diye karşılık verdi göçmen. " Bu insanların üzerinde çalışma yaptığı ilk modeldi, Belkide tek model. Marionette'ler uzaylılar tarafından tasarlandı insan değilde insana yakın olan başka bir ırktan. İnsanlar ise onu normal kullanım hatta daha çok çocuk gibi kullanım için tasarlamayı planlıyorlardı." Gardiyanın yüzünde çaklaca bir sırıtma belirdi! " Sapık herif! " " Aklımdan geçeni ima ediyorsan seni parçalara ayırırım, sürüngen sevici! "
Gardiyan yavaşça kılıcının kabzasına doğru parmaklarıyla dokundu. " Eğer niyetin varsa dene! Metal bağımlısı. " Göçmen son kabloyu da çıkarıp marionette'i yerinden kaldırıp kucağına aldı. " Eğlence aradığının farkındayım ama bunun için uğraşmaya hiç niyetim yok. " Gardiyan elini kılıcından çekip göçmeni ve kucağına aldığı marionette'i süzmeye başladı.
" Seni koruması için onu tekrar onarmak istediğini sanmıyorum. Eğlence olsun diye yapıyor olabilirsin belki ama buradan bakınca fark ettiğim tek şey, biraz önce bahsettiğin gibi insanların onu tasarlamak istediği şeyi yapmak olabilir mi! Mesela kendi kızın gibi ha, hatası olmayan söz dinleyen uslu bir kız! " Sağ elini sakağına götürüp dişlerini sıkarak gülmeye başladı. " Bu kadar düştün mü göçmen! Bir robota bağlanacak kadar mı düştün. " Diye bağırmıştı ki göçmen marionette'in yüzüne bakarak konuşmaya başladı.
" 200 yıl 8 eş! " Gardiyan göçmenin sözünü duyunca geriye doğru bir kaç adım attı. " 200 yıl oldu ha." Biraz duraksayıp gardiyan'ın yüzüne baktı göçmen. " İnsan hayatı 70 yıllık bilemedin 100 yıl doğumdan ölüme giden 100 uzun acı dolu ve çürüten bir yaşam. Ben burada 200 yılımı harcadım 8 kez evlendim hepsi birbirinden farklı ve mükemmel kadınlardı. Ama hepsinin sonu aynı oldu. Ellerimle gömdüm hepsini, Kathe veremden, Assieh yaşlılıktan, Rini'ise intihar ederek öldü. Ve de diğerleri hiç biri bana çocuk veremedi. Senin gibi bir yere bağlı kalamadığımdandır belki. Şu an ailenin durumu nasıl?" Gardiyan isteksizce başını eğip söylenmeye başladı.
" Şimdiden 3 jenerasyon oldular! " "Senin adına sevindim." " Dalga mı geçiyorsun 3 jenerasyon boyunca onları dizginlemenin ne kadar zor olduğunun farkındasın di mi! sonuçta lanetli varlıklarız" "Evet lanet! Bu robot.. Hayır, kız. Bu kız bizim gibi kusurlu. O yüzden onu alıyorum."
" Neden yok edilmek istendi?" "Yapılmak istenen program ile ana programı arasında bir bug meydana geldi. Sevmek ve öldürme arasındaki farkı ayırt edemediğinden ölümlere neden oldu!" " Kaç kişi? " diye net bir şekilde sordu gardiyan. " 10 kadın. " " Bildiğin seri katil. " " Proje sorumlusu dahil 10 kişiyi sarılarak öldürdü. " " Ayı yavrusunu severken öldürürmüş. " Göçmen sade bir gülümseme takınarak. " Tamir etmeden önce senin üzerine mi yollasam. " diye cevap verdi.
------------------------------------ ------------------------------------
" Sistem Taranıyor!..
Güç Aktif!
Hasar Tespit! Hasar Oranı %40"
Göçmen marionette'in karşısında durmuş lensleri kontrol ediyordu. Marionette açılınca konuşmaya başlar!
" Günaydın Marionette! " " İyi günler dilerim! İşlem hakkında bilgi ve kodu belirtiniz." " İşlem kodu ve açıklama yeniden onarım ve başlangıç amaçlı çalışma. " " Kullanıcı adı! " " Papa! " " Kod onaylandı! " " Sistem tarama ve yeni hafıza birimlerinin aktif hale getirilmesi amacıyla yeniden başlangıç yapıldı. kullanıcı ek hafızası ile birlikte gerçek kişilik birimi programı açılsın. Ve kullanım amacı ile ön birim olarak belirlensin" " Onaylandı! "
Sistem onayında sonra marionette bir kaç dakika duraksar. Tekrar kafasını oynatmaya başlayınca Göçmen'e bakar.
" Merhaba!" " Merhaba! Marionette, nasıl hissediyorsun!" " Şu an sistemde herhangi bir sorun yok!" " Güzel! Tamir amacı ile çalışmalara devam edeceğim bir kaç parça eklemesi yapacağın lakin o süre zarfında sistemin açık kalacağından bilgi alma amaçlı konuşma yapabiliriz. Ayrıca sistemini yüklemek için bazı genel yüklemeler ve kayıtlar yapılacak. " " Anlaşıldı! " "Sormak istediğin bir şey var mı? " " Evet şu an bulunduğumuz yer neresi? " " Gizli bir yer altı tesisindeyiz ilk alındığın yerle yakından uzaktan bir alakası yok, bilinmeyen diye kaydet! " " Anlaşıldı! "
------------------------------------ -------------------------------------
Yer altı tesisinde geçen 2 haftadan sonra göçmen marionette'in tamirini bitirmiş ve son düzenlemeleri yapmaya çalışıyordu. " Son yükleme tamamlandı mı?" diye odanın diğer köşesinden seslendi göçmen. Birkaç günlük ağır çalışmanın yorgunluğu ile yüzünde bir çöküntü vardı. " Evet! ev yemekleri yapma programı yüklendi!" " Güzel, artık güzel yemekler yapabilirsin ha!?" " Yapma mı ister misin? " "Evet isterim lakin malzeme bakımından sıkıntı yaşabiliriz." Bilgisayarının yanında bulunan meyve suyundan bir yudum içti." Uzun süredir bundan başka bir şeyimizde yoktu zaten! " Göçmen yerinden yerin den kalkıp marionette yürümeye başlamıştı ki. Marionette bir titreşim hissetti Ve göçmene bakıp duraksar!
" Birşeyler yak...." Marionette cümlesini bitiremeden odanın duvarı yıkılır ve devasa ahtapot benzeri dev bir robot odanın içine dalar sağı solu yıktıktan sonra bir anda göçmenin üzerine çöker. Hareketsiz kalan göçmen robota seslenmeye başlar.
" Tek istediğim barış. Sizinle bir alıp veremediğim yok!" Robot kollarındaki dev bıçakları ilk batırdığında göçmen'in kanı tüm odaya sıçradı. Marionette olduğu yerden göçmen'in vücudundan kanların fışkırdığını görünce hızla robota doğru bağırıp koşmaya başladı. Robot marionette'e dönmeden diğer kollarındaki bıçakları savurdu, marionette'in metalden vücudu parçalanıp dağılırken marionette'in son kaydettiği şey göçmen'in çığlıklarıydı.
--------------------------------------- -----------------------------------------
Marionette yavaşça gözlerini açıp uzandığı yerden doğrulurken göçmeni karşısında durmuş ona bakarken gördü. Sanki hiçbirşey olmamış o olanların hepsi rüyaymış gibi sağlam ve dik bir şekilde marionette'e bakıyordu.
" Aptal!" diye söylendi göçmen! Marionette yüzü kızarmıştı neden böyle dedi diye düşünürken robota doğru bodoslama koştuğu aklına geldi belki ondan dolayı kızmış olabilir diye düşündü. " Şey..." diye söylenirken bu sefer göçmen daha sert bir şekilde bağırdı. " Aptal! Neden öyle davrandın ha? " " Bilmiyorum." diye cevap verdi! marionette! " Bana üç robot yasasını söyle!" " Üç robot yasası?" Göçmen dahada sinirlenip sesini iyice yükselterek konuşmaya devam etti. " Üç robot yasası robotların insanlar ile uyumlu yaşarken insan hayatını riske atmaması için kabul edilmiş üç kuraldır. 1) bir robot bir insana zarar veremez ya da bir insanın zarar görmesine seyirci kalamaz. 2) Bir robot 1. kuralla çelişmediği surece bir insanin emirlerine uymak zorundadır. 3) Bir robot 1. ve 2. kuralla çelişmediği sürece kendinin zarar gormesine izin veremez. Sen bu üç kural muaf şekilde ayarlanmıştın buna rağmen neden körlemesine kendinin 10 katı büyüklükte bir robota saldırdığını bana açıkla? "
" Bilmiyorum! " "Bana düzgün bir açıklama yap!" "Bunu bilmiyorum! Sadece saldırıya uğradığında seni ne olursa olsun kurtarmak istedim. " " Aptal çocuk! " diye söylenerek arkasını döndü göçmen sinirden titreyen vücudunu görmesini istemediğinden sırtını dönmüştü marionette'e.
Marionette uzandığı yerden kalkıp göçmen'e seslendi. " Baba, Kızdın mı?" Göçmen arkasını dönmeden konuşmaya devam etti. " Evet çok kızdım lakin kendini tehlikeye atmana kızdım başka bir kızgınlığım yok. O yüzden kendini sıkma " " Teşekkürler baba!" Göçmen derin bir nefes alıp arkasını döndü. Döndüğünde marionette'in yüzündeki gülümsemeyi görünce artık surat asmanın gerekmediğine karar verdi.
Gülümserken marionette bir anda duraksayıp vücudunu incelemeye başladı.
" Baba vücudumda anlayamadığım şeyler var. Bana neler oldu? " " Her ne kadar sana kendine zarar verdiğin için kızsamda sen benim kızımsın ve en az benim kadar aptal olduğundan gerçekten eski halinde kalmana izin veremezdim. " Marionette'in sırtından kanatları çıkarken göçmen marionette doğru bir adım atıp elini uzattı. " Herşeye hazırlıklı olman için seni biraz değiştirdim, Maria!"
DarkMP - Sızıntı
Okita, kedisiyle beraber yaşayan bir üniversite öğrencisidir. Apartmandaki tek arkadaşı, komşusu Takarin'dir ve sık sık Okita'ya şakalar yapmaktadır. Günün birinde Okita eve döndüğünde posta kutusunun yanmış olduğunu görür. Ancak hala içinde bir kağıt vardır. Kutuyu açıp kağıdı okumaya başlar. Kağıtta "Ateşin soğukluğunu hissettiğinde, pulların dökülecek... Donmuş kanlarımız çözüldüğünde yaşamın sona erecek..." yazmaktadır. Okita bunun Takarin'in şakası olduğunu düşünür ve fazla üzerinde durmaz. Kendi dairesinin kapısını açtığında evin darmadağın olduğunu görür. Takarin'in fazla ileri gittiğini düşünen Okita sinirle Takarin'in dairesine koşar. Ancak vardığında şoka uğrar. Daire kapısının olması gereken yerde sadece duvar vardır. Ne olduğunu anlamayan Okita tekrar dairesine döner ve etrafı incelemeye başlar. Kedisine seslenir yanıt alamaz. Masasının üzerine yerleştirilmiş büyük bir böcek figürü vardır. Daha incelemeye fırsat bulamadan cep telefonuna bilmediği bir numaradan mesaj gelir. Mesajda "10 dakikan var - S.T" yazmaktadır.
==============================================================================================
Dağınık eviyle karşı karşıya kalan Okita'nın aklına ilk gelen şey; "Neyi aradılar? Benim değerli olan neyim vardı?" olmuştu. Gerçektende basit bir öğrenci eviydi. Okita'nın yüklü parası yoktu ve olan harçlıkları da bankadaydı. Dikkatli adımlarla ilerlemeye başladı. Bir zamanlar televizyonun yukarısında asılı olan duvar saati artık yerdeydi. Hoş, zaten televizyonda artık yerinde değildi. Garip bir şekilde İkiye ayrılmış, düzgünce kesilmiş gibi. Saati eline aldı. 14:12'de durmuş. Yani 17 dakika önce olmuştu herşey...
Gözü tekrar böcek figürüne takılmıştı. Tam elini uzatmıştı ki, yatak odasından bir tıkırtı duyuldu.
Okita'nın kalbi delicesine atıyordu. Orada biri vardı, yoksa kedisi olabilir miydi? Ya Takarin? Belkide açık kalan bir pencere... Yerden bulduğu bir sandalye ayağını eline alarak odaya doğru ilerledi. Kapının kolu kırıktı. Yavaşta iterek kapıyı araladı. Odanın ortasında garip pilli bir oyuncak hareket ediyordu. Bu odada ki eşyalarda kırık dökük bir haldeydi. Tek sağlam duran eşya komidinin üzerindeki masa lambasıydı. O da çızırtı çıkararak düzenli periyotlarla yanıp sönüyordu. Duvarın köşesinde küçük delikler gördü. Çömelip yakından incelemeye başladı. Matkapla düzgünce delinmişlerdi. Tekrar aynı soruya döndü. "Ne arıyorlardı böyle? Halını kenarıda yanmış. Gideli fazla olmamıştı, geri gelirler miydi? Aradıklarını bulamadılarsa geleceklerdir, gidecek bir yerim yok."
Matkap deliklerinden ıslık sesine benzer sesler gelmeye başladı, masa lambasının çızırtısı kesildi ve ışık söndü. Pilli oyuncak durdu. Camlar titriyordu. Okita odadan çıktı, salondaki böcek figüründen buharlar çıkıyordu. Sıcak olacağı düşüncesiyle dokunmaktan korkuyordu, yavaşça parmağının ucuyla dokunmayı denedi. Sıcak değildi şaşırtıcı derecede buzluktan çıkmış kadar soğuktu. "Bu kadar çılgınlık yeter polise haber verme zamanı geldi." Cep telefonunu çıkarıp numarayı çevirdi. Bağlanamıyordu hat kesikti. Ekran gidip geldi ve sonrasında telefon tamamen kapandı. Şarzı vardı halbuki. "Tam da zamanında bozuldu". Dışarı çıkıp polise gitmeliydi. Kapıya yöneldi, ama artık dış kapısı yoktu, tıpkı Takarin'in kapısı gibi sadece duvar vardı. Camlar artık daha şiddetli titriyordu. Geri geri yürürken ayağı saate takıldı. O an farketti ki saat çalışıyordu.
Islık sesleri, titreşimler ve saat tıkırtısı... midesi bulanıyordu artık. Burada sıkışıp kalmıştı. Banyoya koştu, küveti ters dönmüştü üzerinde tepsi büyüklüğünde parmak izi vardı. Lavaboya kusmak istiyor ama sadece öksürebiliyordu. Şimdide yan duvardan ışıklar geliyordu. "Tanrım neler oluyor?" Diğer odalarda gürültü koptu. içerideki koşma seslerini duyabiliyordu. Kapıyı kilitledi. Kapı zorlanmaya başladı. Işıklar yayılan duvar patladı. Okita patlamanın şiddetiyle yere düşmüştü. Kafasını çarptığı için görüşü bulanmıştı. Ortalığı kaplayan toz dumanın arasında kafasında fener yanan birini gördü. Sonra yavaş yavaş görüntüler karardı, Okita kendinden geçti.
Damlayan suların sesiyle gözünü açtı. Yatakta doğrularak oturdu, başı ağrıyordu. Görüşü netleştiğinde yeraltında bir yerde olduğunu farketti. Lambalarla aydınlatılmış, bir takım eşya ve dolaplarla yaşanılacak bir yere dönüştürülmüştü. Yan odada bir kaç teknolojik alet ve masada çalışan bir adam vardı. Okita tam seslenecekken adam konuşmaya başladı.
- Soracağın soruları biliyorum. Burası neresi? Sen Kimsin? Neler oluyor? Elim neden sargılı? Ve ned-
- "Elim mi?" Sol eline baktığında sargılar içinde olduğunu gördü.
- Elime ne oldu?
- 4 parmağını aldım.
- Aldın mı? Seni psikopat, ne yaptığını sanıyorsun?
- Gerçekten hatırlamıyorsun değil mi? Oraya tam zamanında ulaşmıştım. Banyo duvarını deldiğimde onlarda kapıdan girdi. Sende tam bayılacak zamanı bulmuştun. Arkamızdan ateş ederlerken tünele girmeyi başarabildik. Ancak atılan kristal iğnelerden biri eline isabet etmiş. Farkettiğimde içindeki ilacın etkisiyle elinin bir kısmı kullanılamaz haldeydi ve yayılmaya devam edecekti o kısmı kesmek zorunda kaldım. Ameliyatın şurada gerçekleşti.
Kanlı bir tezgah gösterdi.
- O benim kanım mı?
- Yoo sayısız kişi geçmiştir o tezgahtan. Hatta değişik canlılar bile...
- Kristal iğnesi nedir?
Adam yerinden kalkıp raflardan birinden parmak uzunluğunda bir iğne aldı.
- Bu Kristal iğnesi, onların attıkları şey...
- Onlar kim?
- Teiro Tarikatı, muhtemelen evini dağıtanlar da onlardı.
- Ve sen kimsin? Mesajı yollayan mı?
- Mesaj mı? Kimseye mesaj filan yollamadım. Bu böceğin peşindeydim.
Böcek figürünü kaldırıp gösterdi.
Okita'nın kafası çok karışıktı. Mesajı kim yollamıştı acaba?
- Hazırlıklarımız tamamlanınca yeraltı treni ile dışarı çıkacağız. Sonra istediğin yere gitmekte özgürsün. Ancak bu olayları unutman lazım. O eve de dönemezsin.
- Bir arkadaşımda filan mı kalmalıyım? Şimdi deyince, Takarin'e ne oldu?
- Kimden bahsettiğini bilmiyorum, ne aradıklarını da bilmiyorum. Ben sadece böceği almaya gelmiştim onların bıraktığı bu böceği... Bu böcek bir tür algılayıcı görevi görür ve eve gireni tespit eder. Başka özellikleri de var ama daha fazlasını bilmene gerek yok.
Böceğin çalışmadığından emin olup, tekrar çantasına koydu.
- Aç olmalısın, açık menü bekleme ama yarım konserve fasulyem var, al. Sen yerken bende son hazırlıkları tamamlamış olurum.
- Adınız ne?
- Bilmene gerek yok, seninkini de bilmeme gerek yok.
Okita yiyeceğini bitirmişti, Yabancı da çantaları yükleniyordu.
- Bitirdiysen gitme vakti biraz yürüyeceğiz.
İkili karanlık tünelde yürüyüp uzaklaştılar. Okita su içerken bile başı dönüyordu ki bu karanlık yürüyüşte bir kaç kere neredeyse kendinden geçecekti. Adam ona eliyle durmasını işaret etti ve duvarda görünen kapaklardan birini açtı. Uzaktan belli belirsiz görebildiği şalterleri indirdi. Elektrik gelmişti ve ışıklar yandığında tren de belli oluyordu. Kapıları kopmuştu, pencere camları yok, boyaları soyulmuş ve küf kokuyordu. Kimbilir kaç yıldır buradaydı, yine de bu hurda çalışabilir miydi? içeri giren adamın peşinden girdi Okita da. Adam trenin devreleriyle uğraşmaya başladı. Bu sırada Okita dışarıyı seyrediyordu. Tüm bu olanlar da neydi, nasıl olmuştu bir anda... Sargılı elini sıvazlıyordu. Derken karanlıkta hareketlenen gölgeler gördüğünü sandı.
- Burada fareler var değil mi?
- Tabi ki onlar heryerde olurlar.
- Öyleyse burada da bir sürü var ışığa geliyorlar sanırım.
Çıkardıkları tıkırtıları yabancıda duyabiliyordu. Ama farklı bir koku hissetmişti.
- Bu koku...Tanıdık ama nereden...
Sonra tekrar çalışmaya döndü. bir kaç vida sıktıktan sonra gerinerek ayağı kalktı.
- İşlem bitti artık tren yola çıkabilir.
Okita hala dışarıyı seyrediyordu. Tünel boyunca tiz bir ses duyuldu.
- Bu ses, bu koku şimdi hatırladım! Arayıcılar!
Sesi yüksek ve heyecanlı çıkıyordu.
- Arayıcılar buradaysa az sonra burası festival alanına döner. Trenle kaçamayız. Dinle! Bu Böceği al ve bu adresi de... Bu adres aranılarak bulunamaz, sadece bazı kişiler anlayabilir. Dışarı çıktıktan sonraki ikinci durakta in, durak yolunu takip et ve köprüden sağa dön, yol kenarında köfte satan bir adam göreceksin ona adresi sor. Gitmen gereken yere ulaştığında Kara Gin'in yolladığını söyle... Kara Gin benim adım. Onlar sana yardım edeceklerdir.
- Bekle, sen ne yapacaksın?
- Birinin burada durup partiye katılması gerekiyor. Ha unutmadan şu şemsiyeyi de al, dışarıda yağmur yağacak ve trenin üst çatısı yok, yani yol boyu ıslanırsın. Tren panenlinde ki büyük düğmeye basıp kolu ittirdiğinde tren ilerlemeye baslar. Aynı sekilde geri çekerek durdurabilirsin. Bu kadar bilgi yeter vakit geldi. Seni kurtarmamın karşılığı olarak bunu yapabilirsin heralde...
Trenden inen Kara Gin çantasından büyük bir silah çıkardı. İşaret fişeği gibi bir şey ateşledi 100 metre öteye, aydınlanan duvarlar bir sürü yaratıkla kaplıydı, birden uğultular kopardılar.
- Acele et treni çalıştır!
Okita panele koştu ve treni çalıştırdı. Yavaş yavaş hızlanıyordu. Kara Gin uzaklaştıkça ufaldı, Okita var gücüyle bağırdı.
- Benim adım da Okita!
Ve bir anda başlayan karışık silah sesleri sesini bastırdı. Yine de uzaklardan yankılanan bir ses duyabildi.
- Memnun oldum Okita!..
Aralıksız çığlıklar ve susmayan silah sesleri... Küçük ışık parlamaları ve sesler bir süre sonra duyulmamaya başladı. Karanlıkta sessiz bir yolculuğa dönüştü... Tünel çıkışında hava aydınlıktı, gün ışığını görmek Okita'yı iyi hissettirmişti ama yüzüne düşen damlalar şemsiyesini hatırlattı. Şu hale bak, şemsiyeli bir tren yolculuğu ironisi...
panres - Yağmur
Pencereden dışarı baktım; sadece ıslak bir yol vardı. Yağmur öyle bir yağdı, sanki ağlayan bir kadın ve ağlayan bir erkek vardı. Birden hızlandı yağmur kavga ediyorlardı kadın ve erkek bir birleriyle, öyle bir kavga ediyorlardı ki Zeus bile sinirliydi onlara. Zeus, sinirini şimşek atarak gösteriyordu. Erkek, kıza sinirlendi; bulutlara bir yumruk attı. Kız, erkeğe sinirlendi, bir bulut aldı gök yüzüne attı; bulut parçalandı.
-----------------------------------
Klasik bir sabah uyanması,çalar saat çalar ve uyanırsın.Uyanma zamanı geldi. Gözümü bir açtım; karşımda bir hayalet bana bakıyordu. Büyük bir çığlık attım. Tabi ki de öyle olmadı. Sadece çığlık atmadım, karşımda duran da bir hayalet değildi. Karşımda duran pencereden esen rüzgarla çalışma masamın sandalyesinde duran perdeydi. Neyse her zaman ki gibi sabah kahvaltısı yapıldıktan sonra otobüse binip iş yerine vardım. Monoton hayatımın devamı… Bu sefer ilginç bir şey oldu. İş yerine gireceğim sırada önümde biri durdu.Az kalsın önümde duran kişiye çarpıyordum. Kim olduğunu anlamadım. Önümde duran kişiye “müsaade eder misiniz? “ dedim. Karşımdaki kişi inatla bana yol vermek istemedi. Başımı kaldırdım önümde duran kişiye baktım ve aslında bir kişi olmadığını fark ettim.Uyku sersemi olduğumdan heykeli gerçek insan zannettim.İşin aslı,iş yerinin önüne bir heykel koymuşlar.Hafiften kızdım heykelin konulacağı yer mi burası diye!
İş arkadaşım, “ neye kızdın?” diye sordu. Ben de heykele kızdığımı söyledim.Arkadaşım bana bakarak gülümsedi ve “sana, kahve getirdim” dedi .Ben de teşekkür ettim. Masamın üzerindeki yığınla dosyayı gördüm ve bir yılgınlık içerisinde “olamaz nereden çıktı bu dosyalar,akşam bitirdim bir bu kadarını” dedim.İstemeye istemeye masama oturdum,önümde duran yığılı dosyalardan birini aldım yapılması gerekenleri tek tek yapmaya başladım.Dosyalar yavaş yavaş bitmeye başladı.Yorgun düşmüştüm. Başımı kaldırdım ve karşımda duran postite baktım.Bu gün yapmam gereken önemli bir iş vardı.Bu önemli işimi nasıl unuttum diye kendime kızdım.Dosyaları bir an önce bitirmeye başladım.Dosyaları teslim ettikten sonra iş yerine çağırdığım taksiye bindim.İleride gördüğüm çiçekçinin önünde taksiyi durdurdum.Çiçeği aldıktan sonra taksiye tekrar bindim.Taksi fazla ilerlemeden trafik sıkıştı.Geç kalacağım diye endişelendim.Trafik bir türlü açılmadı. Buraya kadar o konuştu.Bundan sonra konuşmayı ben devralıyorum.Trafiğin sıkışık olmasından söylenip duruyordu.Taksinin penceresinden dışarıya baktı.Taksi hareket etmeye başlayınca sevindiğini gördüm.Taksi hava alanına vaktinden önce geldi o kadar heyecanlıydı ki eli ayağına dolanıyordu.Elinde tuttuğu çiçeği heyecandan çok fazla sıkıyordu.Uzun zamandır beklediği kişi, geliyordu.Hava alanının güvenliğinden geçtikten sonra yolcu iniş kapısının önüne geldi orada gördüğü reklam panosunun yansımasına baktı; saçını düzeltti.Elindeki çiçeğin bir kaç tanesinin solduğunu fark etti.Uçağın inmesin az kaldığını gördü hemen solan çiçekleri çıkarttıktan sonra iniş kapısının anonsunu duydu ve birden heyecanlandı.Heyecandan kalbinin küt küt attığını duyabiliyordum. Elini kalbine götürdüğünü ve derin bir nefes aldığını gördüm.İniş kapısına gözlerini dikti.Kapıya gelen her yolcuya sanki oymuş gibi bakıyordu.Kapıdan gelen yolculardan birine dikkatlice baktı.Onu kapıda gördü ve gülümsedi,elindeki çiçeği ona uzattı.Çocuk,kıza gülümsedi.Hava alanınından ayrıldıktan sonra bir kafeye gittiler.Kafede kendilerine birer çay istediler.Uzun uzun konuştular,konuşmalarının arasında çaylarından birer yudum aldılar.Onların konuşmalarını hayranlıkla dinliyordum.Birden ne olduğunu anlamadım.Her şey yolundaydı.Kız ve oğlan tartışmaya başladılar.Birbirlerine bağırmaya başladılar.Bense öylece dondum.Birden irkildim.Onlara birbirinize bağırmayın diye ben de bağırdım ama beni duymadılar.Kız masayı terk etti.Oğlan ise masada sinirli bir şekilde oturuyordu.Ben kızın yanında gittim.Kız evine gitmek için bir taksiye bindi.Ben de onunla birlikte taksiye bindim.Kız söylenip durdu.Kız eve vardığında,apartmanın merdivenlerini öyle hızlı çıktı ki yetişemedim.Kız derin bir nefes aldı.Lavaboya gitti, yüzünü yıkadı ve sakinleşti.Ardından mutfağa gitti.Ocağa sıcak su koydu birkaç dakika sonra ocakta kaynayan suyla kendisine çay demledi.Bardağına çayını koyduktan sonra koltuğa oturdu.Sehbanın üzerindeki kitabı eline aldı ve okumaya başladı.Az önce sinirlenen,bağıran ve kavga eden o değilmiş gibiydi.Birden gök gürledi.Kız irkildi.Ben pencereden dışarı baktım; sadece ıslak bir yol vardı. Yağmur öyle bir yağdı, sanki ağlayan bir kadın ve ağlayan bir erkek vardı. Birden hızlandı yağmur kavga ediyorlardı kadın ve erkek bir birleriyle, öyle bir kavga ediyorlardı ki Zeus bile sinirliydi onlara. Zeus, sinirini şimşek atarak gösteriyordu. Erkek, kıza sinirlendi; bulutlara bir yumruk attı. Kız,erkeğe sinirlendi,bir bulut aldı gök yüzüne attı;bulut parçalandı.Yüzümde bir ıslaklık hissettim.Elimi yüzüme götürdüm sağ elimin işaret parmağında bir damla su parçası vardı.Tekrar gök yüzüne baktım,kız ve erkek bir birlerine sırt çevirmişlerdi.Zeus onlara kızgın bir şekilde baktı.Her ikisi de çok inatçılardı.Bu küskünlük ne zaman bitecekti.Gözlerimdeki ıslaklık durmuşmuydu.Canımın yandığını hissettim.Kızın çayını döktüğünü gördüm.Kıza baktım.Onun da gözleri ıslaktı.Kitabını okumayı ne zaman bırakmıştı; Görmedim.
Odanın içerisinde, etrafına boş boş baktığını gördüm.Çoktan akşam olmuştu.Erkenden yatağına gitti.Hemen uykuya daldı.Çok ağladığından olsa gerek yorgun düşmüştü.Masanın oradan onu izledim.Uyurken bile yüzünde süzülen göz yaşı vardı.Sabah olmuştu.İşe gitmesi gerekiyordu ama yataktan kalkmak bile istemedi.Zar zor yatağından kalktı, hazırlandı.Evden çıkarken çöp kutusundaki çiçekleri gördüm. “Olan çiçeklere oldu” dedim. Mutlu olsaydın onları sayfalarım arasında kuruturdun, mis gibi kokardım diye kendimce konuştum. Sonra da bu çiçekler gibi beni de bir kenara atar mı diye düşündüm. Kız, dün hızlı bir şekilde çıktığı merdivenleri bugün yavaş yavaş indi. İş yerinin kapısına vardığında oğlanı gördü. Kızdaki kızgınlık birden gitti. Eee bu kadar mı küskünlük, dargınlığın dedim. Aman aman iyi mutlu şeyler yazılmaya devam etsin.Mutsuz yazılar canımı acıtıyor.Siz küstüğünüzde ben de üzülüyorum. Benim adım Yağmur ve bir günlük olmanın ne kadar yorucu olduğunu kim bilebilir ki.
İlk oy verenlerden biriydim lakin son yazıda bana kaldı galiba :speh: .
Ki pek yorum yapacağımıda söyleyemeyeceğim güzel bir düşünce ile başlayan ki farklı yönnlere kayan bir yarışma idi. Fanfiction olmasına rağmen hikaye yarışmasına dönüştü. Sonuçta hikayelerde güzeldi ve bende haketttiğini düşünerek DarkMP'nin sızıntısına oy verdim.
Bir dahaki yarışmada görüşmek üzere!
Not: Maria'yı merak edenlere kısa bir tanıtım!
http://youtu.be/DjKntos20WM