1.BÖLÜM:
Kim olduğumu bilmiyorum.
Ne olduğumu da.
Aynaya baktığımda tek görebildiğim şey,bir çift göz.Bir çift,ne renk olduğu belli olmayan,kocaman,iri gözler.
Bu gözler bana mı ait?
Hayır,olamazlar.Gözlerim yeşil olmalıydı,taptaze çiçeklerin yaprakları gibi ama...
Bu gözler ne renk?
Anlamıyorum,hiç bir şey anlamıyorum...
________________________*____________________________
"Uyansana ırie-nee"
"Hı?"
"Uyansana,uyan hadi.Kahvaltı hazır,annem çağırıyor"
Ayağa kalktım,başım zonkluyordu.Sanki bir yere başımı çarpmışım gibi.
"Hisako,burada ne işin var?"
"Ben senin kardeşinim ve aynı odayı paylaşıyoruz,unuttun herhalde ırie-nee"
"Hı?"
Hisako biraz endişeli bana baktı."Yine mi kabus gördün,ırie?"
Gülümsemeye çalıştım,bilincim yavaş yavaş yerine geliyordu.İşte şu yeşil gözlü kız,benim küçük kardeşim Hisako idi,bu posterlerle dolu da benim odam...En sevdiğim ayıcığım da başucumdaydı.Peki ne eksikti?
"İyiyim,Hisako.Sanırım sadece bir rüya"dedim onu endişendirmeden,benim için şu aralar yeterince üzülüyordu zaten.
"Tamam o zaman,hadi inelim"dedi ve beni çekiştirdi Hisako,"Okula geç kalmak istemeyiz"
Tabi ya,sen istemezsin,hisako,peki ya ben?
Yemek masasına oturduk,annemin yaptığı hiç bir yemeğin kokusunu alamadığımı fark ettim.
"Irıe,tatlım,iyi misin?Hisako bana bir kabus gördüğünü söyledi"
Hisako'ya ters bir bakış attım ve o da suçlu suçlu gülümsedi.
"Irie,sence de artık unutmanın zamanı gelmedi mi?"
Babama döndüm,gözlerimin içine pür dikkat bakıyordu."4 ay oldu Irie,ve artık üstüne bir örtü çektik"
"Siz çekmiş olabilirsiniz ama ben çekemiyorum"
"Büyükbaban ölünce...Irie,hepimiz zor zamanlar yaşadık,ama artık atlatmalıyız"
"Demek istediğin büyük babamı unutmalımıyız?"dedim yavaşça başımı kaldırarak.
Annem gözleri yaşlı bana başını salladı."Artık öldü,Irie.Daha fazla üzülmenin bir anlamı yok"
"Ama ben unutamam!"dedim ve hışımla ayağa kalktım."Nasıl unutabilirim!Söyle bana,Gözlerimin içine bakarak ölmüşken nasıl unutabilirim!O kırışmış elleriyle son bir kez yüzümü tuttup gülümsedikten sonra,yeşil gözlerindeki o yaşam pırıltısının sönüp gittiğini görerek geceleri nasıl uyuyabilirim!Ölümünü hiç biriniz görmediniz,ama ben gördüm!BEN GÖRDÜM!"dedim bağırarak ve kapıyı arkamdan çarpıp bahçeye çıktım.
Ne demişti?ah,evet."Irie,bu gördüğünü kimseye söylemeyeceksin,tamam mı yavrum?"
Peki ben ne demiştim?
"Tamam büyükbaba"
Elimdeki altın ve bakırdan yapılmış eski anahtara diktim gözlerimi.
İyi de sözümü nasıl tutacaktım?
____________________________*_________________________
1.BÖLÜMÜN SONU.
2.BÖLÜM:
SAAT 11.30-Sınıf-
"Son kez söylüyorum,ben iyiyim"dedim gözlerimi ovuşturarak."Bana dik dik bakmayı kes Nana"
Nana kocaman kahverengi gözlerini sonuna kadar açmış,endişe ve merakla karışık bir duyguyla bana bakıyordu.
"Emin misin? dedi Nana ısrarla attığım ters bakışlara aldırmayarak,"Normalde böyle değilsin"
"Ben sadece..."
Evde yaşananları ona anlatamazsın.Unuttun mu?sen bir söz verdin.
"Ben sadece...Matematik sınavı için heyecanlıyım"
"Yapma ama...Daha iyi bir bahane bulabilirdin..."
"İstediğini alana kadar bırakmayacaksın,değil mi?"dedim bıkkınlıkla.
"Aynen öyle" dedi Nana göz kırparak.
"O zaman senin adına çok yazık" dedim ve masadan Nana'nın kınayan bakışları altında kaçtım.
"Puff...Benden kurtulamazsın Irie!Eninde sonunda anlatacaksın" diye bağırdı Nana ama sözü kapıdan giren,gözlüklü,yaşlı ve kel bir adam olan matematik öğretmeni Bay Tetsuya tarafından kesildi.
"Yerlerinize oturun.Sıranızın üzerindeki her şeyi kaldırın.Birbirinizden silgi dahi isterseniz kağıdınızı alırım"
Nana sınav kağıdını alınca bana olan ilgisini kaybetti ve bende biraz huzura kavuşabildim.Sınav kağıdına döndüm.
Tanrım!Bu da ne?Bu konulardan soracağım dememişti ki...Yoksa ben mi yanılıyorum?
Etrafıma bakındım.Bazıları Bay Tetsuya'nın bakmadığı anda kopya çekiyordu.Bay Tetsuya'nın ise umrunda bile değildi.Hem de ettiği onca tehditten sonra.Dalmış,kitabını okuyordu.
Tekrar kağıda döndüm.Hiç bir şey bilmiyordum.Hazır Bay Tetsuya bakmıyorken kopya çekebilirdim.Sonuçta sınıfın ineği Yuicchi tam arkamda oturuyordu.Ama verirmiydi ki?
Kağıda bir kaç şey karalamaya çalıştım.Aklım bu kadar dağınıkken hiç bir şey yapamıyordum.Formüller zihnimin gerisinde uçuşuyorlardı ve benim yapabileceğim tek şey kağıdı boş vermekti.Bu şekilde de babamla asla barışamazdım.
"Son 10 dk. çocuklar"
İç çekme ve öfleyip püfleme sesleri az sonra başlamıştı.Herkes kalemini sıraya vuruyor,ya da sınav kağıdının yanına bir şeyler karalıyordu.
"Son 5.dk" diye tekrarladı Bay Tetsuya.
"Anladık herhalde" arkamdan birilerinin fısıldaşmasını duyabiliyordum.
"Lütfen sessizlik"diyerek masaya vurdu Bay Tetsuya."Tamam,matematik sınavı bitmiştir.Kağıtları arkadan öne doğru toparlayın lütfen.Son kez sorulara göz atmak yok Bayan Hirano"
Nana sinirle kalemi yere fırlattı,tabi Bay Tetsuya görmezken."Elbette,efendim"
Az sonra zil çalmıştı.İçimdeki büyük üzüntü ve karamsarlık duygularıyla dışarı çıktım,Nana beni bulursa her şeyi mutlaka bana anlattırırdı.Bunun olmasını istemiyordum.Bu yüzden hızlı hızlı bahçenin arkasından dolandım ve hiç kafeterya'ya sapmadan Nana'dan kaçmayı başardım.
Hah!Nana'dan kaçmayı başarabiliyorduysam herkesden kaçabilirdim.Kimse Nana kadar baş belası olamazdı herhalde.
Ya da ben öyle sanıyordum.
Girişe çapraz duran ve yakın olan bir masaya oturduğum için kapıdan giren garip kızı ilk ben görüyordum.Bundan emindim.Çünkü kimse kızla henüz ilgilenmiyordu.
Kızın delip geçen siyah gözleri ve uzun siyah saçları vardı.Saçları yüzünden gözleri neredeyse görünmüyordu ama ben o siyah gözlerin etkisini gayet net hissedebiliyordum.Üzerinde normal okul ünüforması vardı ama yine de insana farklı olduğunu hissettiriyordu.Uzun,dik yakalı siyah bir ceketi,saçlarında büyük siyah bir kurdelası ve bileğinde kurukafalı bir bilezik vardı.Korku filmlerinden fırlamış gibiydi.
Kızın görünüşüyle bu kadar yakından ilgilendiğim için,asıl benim ilk dikkatimi çekmesi gereken şeyi en son fark etmiştim.
Kapıdan giren yeni kızın ve benim her şey dışında belki de tek bir ortak noktamız vardı.Ya da yakında olacaktı.
Kızın boynunda gümüş bir anahtar sallanıyordu.
-2.BÖLÜMÜN SONU-
3.BÖLÜM:
SAAT 13.00-ÖĞLE YEMEĞİ ARASI-BAHÇE
Bir an için bayılacağımı sanmıştım.
Kız tek bir insana dahi bakmadan yürüyordu,sanki insanlar onun standartını git gide düşürüyormuş gibi,yüzüne tiksinme dolu bir ifade yerleştirmiş,ceketinin yakasının altına gizlenmiş bir şekilde okulun merdivenini tırmanıyordu.
Masadan hızla kalktım.Yandaki masada oturan bir kaç öğrenci bana deli mi bu? bakışı atsalarda aldırmadan kızın arkasından hızla koşmaya başlamıştım.
Kız az önce kuğu balesinden yeni çıkmış bir balerin gibi süzülerek ilerliyordu adeta.benim kaba,hızlı adımlarım bile onu durdurmaya yetmemişti.en sonunda onun öğretmenler odasının kapısında kıstırmıştım,ama kız bana bakmadı.
"Dursana bir dakika"elimi koluna koydum.yeni kız siyah gözlerini üzerime dikti.bir robot gibi tekli hamleler yapıyordu.
"Ne yapıyorsun?" dedi.en sonunda kızın sesini duymayı başarmıştım.Kesinlikle görünüşüne-ve de karakterine-oldukça uyan,soğuk,sanki birisini öldürecekmiş gibi bir sesi vardı.
"Ben mi?Sadece sana bir şey soracaktım"dedim masumane bir tavırla.Gözlerimi gözlerine diktim.Başını önüne eğdi.
"Dinliyorum"
"Bu anahtarı nereden buldun?"dedim yavaşça heyecanımı bastırmaya çalışarak.Öğreneceğim sonuç ya benimle ilgili olacaktı yada clarisse'den aldım diyecekti.
"Peki sen neden bana bunu soruyorsun?"dedi sakin ses tonuyla yeni kız.Bu beklediğim iki cevapta sayılmazdı.
"Sadece merak"dedim ama kız da bana hiç inanmış görünmüyordu.Tabi ya,kim merak ettiği için birisinin arkasından deli gibi koşturup onu kıstırırdı ki?
"Pekala,söylersem beni bırakacakmısın?"
İçimden bu cevabına bağlı diye geçirsemde ses etmedim,"Tabi ki"demekle yetindim.
"Büyükannem verdi.bir muska"dedi bana bakmadan.Siyah gözlerinden tek bir duygu parıltısı bile geçmemişti.Zoraki gülümsedim.
"Oh,demek öyle"dedim sakinmiş gibi görünmeye çalışarak."O zaman,görüşürüz,şey,rahatsız ettim,kusura bakma..." hızla onun yanından uzaklaşırken,aslında sözümü tutamayacağımı biliyordum.Bu kız hayatımdaki büyük çöküşün bir cevabı-ya da bir çözümü-olabilirdi.
Koridor tıkınmak için kantine koşan öğrencilerin ayak sesleri dışında sessizdi.Ben sanki başka bir dünyaya aitmiş gibi kendi halimde yürüyordum.Yanımdan geçerken bana çarpan bir ikinci sınıfın özür dilemesine aldırmamıştım bile.Sadece aklımda o kız vardı.Ve anahtarı.
Ders zili çaldığında üstümden tır geçmiş gibi bir halsizlik hissettim.Yavaş adımlarla,ayakkabılarımın lastik tabanını sürterek çıkardığım iğrenç sesleri dinleyerek sınıfın kapısına yürüdüm.Tık tıkladım.Geç kalmıştım.
"Sen nerdesin Irie?"dedi sinirli bir sesle coğrafya öğretmenimiz bayan Ayuzawa.Özür dilercesine başımı önüme eğdim ve mırıldandım,"Özür dilerim bayan Ayuzawa"
"Geç"
Yerime geçerken Nana beni dürttü.Dönüp öğretmene çaktırmadan ona baktım.Gözleriyle arka sırayı işaret ediyor gibiydi.
"Ne oldu?"diye fısıldadım sessizce.Sırıttı.
"Yeni bir kız transfer olmuş.Kimseyle konuşmuyor.Bi ağzını arasana"dedi Nana.CIA ajanı gibi tavırlara bürünmüştü,sanki her an silahını çıkarıp teslim olun diye bağıracak gibiydi.
"Saçmalama"dedim başımı iki yana sallayarak,"Kimseyle konuşmuyorsa benimle niye konuşsun ki?"yalan söylüyordum;çünkü kızla konuştuğumu anlasın istemezdim.
"Hemen çaprazında oturuyorsun"dedi Nana parmağını bilmiş bilmiş sallayarak.
"Ve yani-?"
"Kızlar!Kesin konuşmayı!Irie,yerine!"Bayan Ayuzawa'nın tiz sesi Nana ve beni korkutmaya yetmişti,başım önüme eğik yerime geçerken,bunların hepsi senin yüzünden Nana dermiş gibi parmağımı boynum boyunca hareket ettirerek onu öldüreceğimi anlatmaya çalıştım.Dil çıkarıp önüne dönmüştü bile.
Ders her zamankinden sıkıcı,yavaş ve ağır ilerliyordu.Aşırı tembel bir öğrenci sayılmasamda,dersten zevk alıyorda sayılmazdım.Elimi çeneme dayayarak yeni kızın hareketlerini izlemeye başladım.
Dersi inanılmaz bir dikkatle dinliyor ve çok hızlı bir şekilde de not alıyordu.Tertemiz,inci gibi bir yazısı vardı,beyaz çizgisiz sayfa kullanabildiğine göre çok özgüvenli olmalıydı.
Bir ara bir titreme duyduğumu sandım,ses bir cep telefonundan geliyordu;halbuki herkes bilirdi ki bayan Ayuzawa onu bulur bulmaz çöpe atardı.Bu da cep telefonunu yalnızca bilmeyen birisinin kullanacağı anlamına geliyordu.
Yeni kız.
Onu uyarmak adına biraz masasına yaklaştım,o ise çantasından bir şey almak için eğilmişti.Oldukça cesur olmalıydı,cep telefonu ha?
İstemsiz bir şekilde kız kalkana kadar açık kalmış telefondaki mesajı gözlerimle taradım.Daha tamamlanmamıştı,cevap yazmakta olduğu belliydi.
Onu buldum.Elimden geldğince çabuk size teslim edeceğim;efendim.Şuan tam da
Yarım kalmış mesajı okur okumaz kendimi masama gömdüm ve de onunla hiç göz teması kurmadım.Defterini çıkardığında olan biteni anlamamış görünüyordu.
Bense onun bir planı olduğunu anlamıştım.
-3.BÖLÜMÜN SONU-
4.BÖLÜM:
yorumları yeni okuyorum ne kadar da akıllı bir insanım ;D yeni bölüm ( evrim ve ece kaparsınız herhalde artık çenenizi ) geldi.taze taze ;D her neyse,iyi okumalar ;D
SAAT 16.30 -TARİH DERSİ- SINIF
Bütün tarih dersi boyunca uyumuştum-öğretmen bi kaç beni dürtmüş olsa bile anlaşılan uyanmamıştım-Nina çıkışta çantamın altına bir tane patlattı.
“Aptal.öğretmen seni en az 10 kez dürtmüş olmalı”
“Duymadım”dedim gözlerimi ovuşturarak.Hayatımın en deliksiz uykularından biri bile sayılabilirdi.
“Gelmek istermisin?” dedi Nina yavaşça bana dönüp.
“Nereye?”
Nina’nın suratı değişti.Gözlerini devirdi.”Dün sana çıkışta Burger’a gideceğimizi söyledim sanıyordum”
Doğru ya.Söylemişti.Elimle alnıma vurdum.
“Kusura bakma Nina.Aklımdan tamamen çıkmış olmalı.”
Yine gözlerini devirdi.”Benimle ilgili her şey aklından çıkıyor.Jack oraya geliyor demiştim.dinlediğini sanıyordum”
Bir pot daha kırmıştım.Yine alnıma vurdum.
“Bak,söz veriyorum,birkaç günden kendimi toparlıycam.söz veriyorum”
“Anlaşıldı.Jessica benimle zaten”dedi eliyle Jess’i göstererek.Benim umutsuz bir vakaya dönüştüğümden beri takıldığı yeni kız,Jessica.Çok tanımasam da sessiz biri olduğunu biliyorum.Bilgim bu kadar.Ve Nina’yla ilginç bir şekilde anlaştığını.
İçimi tarifsiz bir kıskançlık duygusu kaplarken dudağımı ısırmakla yetinmiştim.
“Pekala”dedim iğneleyici bir laf sokmamaya çalışırken.”Siz gidin.Bugün gelemem.kütüphanede kalmam gerekiyor.”
Nina el salladı.”Tamam”
İkisi birlikte uzaklaşırken arkalarından dönüp bakmamaya karar verdi.Nina’da yeni kız’da sinirimi bozmuştu.
Bu arada yeni kız nerdeydi?İçimi çektim.Her şey oldukça ters gidiyordu.
Kütühaneye sık adımlarla yürürken,aklımda yeni kız’dan çok Nina vardı.Garip bir biçimde bana ihanet ettiğini düşünüyordum.Beni boşladığını.Ya da belki o haklıydı.Ona giderek daha az ilgi göstermiştim.
….Şu olaydan beri.
Nina benim arkadaşım olmuştu,ama garip bir biçimde onun beni tamamladığını hissetmiyordum.Hep çok aykırı görüşlere sahiptik.O normaldi,ben de normal görünen,ama aslında içten içe anormal olan deliydim.Belki de sebep buydu.
Altın anahtarıma dokundum.Bileğimdeki bileziğe takmıştım onu.Nabzımı etkilediğini neredeyse iddia edebilirdim.Güldüm.İşte bu yüzden Nina ve ben aykırıydık.
O hayalperest değildi.O hayalperest olabileceğini iddia eden,kendini dışarıya farklı göstermeye çalışan,fazla normal biriydi.Sonunda söylemiştim işte.Belki de bunu itiraf etmekten kaçınmıştım kendime.
Merdivenleri tek tek tırmanıyordum.Kütüphane en yukarıdaydı,bacaklarımın uyuştuğunu hissedebiliyordum.Ağır çantam da mükemmel bir biçimde bana yardımcı oluyordu bu konuda.
Kapıyı pembe anahtarımla açtım,kütüphane sadece kıdemli öğrenciler tarafından istenildiği zaman kullanılabilir.Biraz kıdemliyim de.Yani öğrenci konseyi başkanıyım diyelim.
Sıkıcı bir tip olduğum kuşku götürmez.
Kapıyı açtım ve burnuma dolan duman kokusu ile öksürdüm.
Her yer sisle kaplanmıştı.
Yangın vardı.
Ufak çaplı bir çığlık attıktan sonra panik anında aklıma ilk gelen şey su şişemi açıp suyu dökmekti.yangın sayılmazdı,daha çok bir belge yakılmaya çalışılmış gibiydi.Su yeterli olmuştu.İçimde tuttuğum tüm nefesi boşlatarak sandalyeye yığıldım.Alnım terden ıslanmıştı.
Ve tam o anda onu gördüm.
Öfkeyle kısılmış,neredeyse sarı gözler.Korkunçtu.Siyah bir kapşon altına gizlenmiş bir yüzdü.
Pencerede birisi vardı.Buna yemin edebilecek durumdaydım.Gözlerimi kırpıştırdım.
Gitmişti.
Pencereye koşturdum.Aşağı eğilerek bakmıştım,ama kimse yoktu.Bir kere de yukarı baktım.bu imkansızdı.6.kattan kimse atlayamazdı.
Atlasa bile sonu ölüm olurdu.Gözlerimi kısarak etrafı taradım.Sanırım yalnızca bir hayaldi.Nina’nın benimle dalga geçmesi için bir neden daha da.
Evet,kesin olan bir şey vardı;Irie Amane Risa,deliriyordu.
Deliriyordum.
Ondan sonrasında kütüphaneden pek de zevk aldığımı söyleyemem,evet,kendimi eski tozlu kitapların arasında kaybettiğim doğruydu,ama o gözler…
Hiç kimseye ufak yangını haber vermeden çıktım ve eve gitmeye karar verdim.İçimde çok kötü bir his vardı.
________________________________*____________________________________________
4.BÖLÜMÜN SONU